Uzatın demiyorum ellerinizi mesela Ela, mavi, öfkeli bakışlarınız içinden Girmiyorum sokağa Çıktın mı koşarak çıkıyorum basamakları Pür dikkatimdir ayak izlerinize Yani bu tavsiye üzerine gidilmemiş bir sinemadır, Tiyatrosudur insanın, Aynı gömleği leş kokarak giymektir. Kalıyormuşsunuz, gidebilerek hatta Üşüyen kardanadam yapabiliyor Bir kuş çizdinizmi lüks duvarlara Uçmasını eksik etmiyormuşsunuz Dilediğiniz pastoralizme uyarlanabilirmiş gökyüzü Her yıldıza sıfat verme hüneriniz konuşulacaksa; Kahveniz büyük cezvede pişmeliymiş örneğin
Parmaklarınız frengidir, lirik çoraplar giyinince Uzatın demiyorum ayaklarınızı Dağlar kayak pistidir çoktandır, Uzatın istemiyorum ayaklarınızı Allah bahşetmiştir patiskalar süt kuzulara yeşildir Yani o kırlar, yani bir koca orman Tavşan büyüsün, Tazı yaşasın Köylü bebe süt içsin içindir. Yani sesiniz anlatsın istemiyorum En azından ağır, ağlayarak gelir karakış Bir ceylan çekilsin isterim Kurt isterim, çakal derim ulusun uluorta, cesur
Anlatın, bilmiyorum Yılan derler yaza portakal bahçelerinde. Yani anlatın istiyorum; Kambur hatun güzle kazır terini, Anlatın diyorum; Kizir Hüsrev tütünden mi ölecek ?
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Kizir Hüsrev Tütünden mi Ölecek ? şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Kizir Hüsrev Tütünden mi Ölecek ? şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Bu şiir yaşamı sorgulayan...düşündüren ve bununla kalmayıp araştırmaya yönelten şiir de aynı zamanda...bana kazandırdıklarının yanında üstüne üstelik kafamda soru işaretlerini de bırakıp merakımı da uyandırmasını çok iyi başardı şiir...mesela ilk önce Kizir Hüsrev' i merak ettim...bu kişi kimdir..? hangi topraklarda yaşar...yaşadı...yaşamış..vs...? ( çokta önemli değil aslında nerelerden kopup geldiği veya nereli olduğu... sadece genel bir soru olmasından mı yoksa yüzümü yalayıp geçip, küçüklükten beri okul sıralarında tanıştırma fasıllarında kızara kızara, utana utana, bir suç işlemiş gibi doğulu olduğumu bir tek kendime saklayıp hiç görmediğim, gitmediğim topraklara sahiplenmenin acılı anısını hatırlatmasından mı bilemiyorum...alevlendi işte yine yüreğim...neyse bu ayrı bir mevzu..) yoksa sadece bir roman veya hikâye kahramanı mıdır Kizir Hüsrev..? acaba Hüsrev ile Şirin hikâyesinde adı geçen Hüsrev aynı kişi midir..?
ben bugün bu şiir sayesinde Hüsrev ile Şirin' le tanıştım ilk kez meselâ...Ferhat ile Şirin' in aşklarını duydum kulaktan kulağa ya da filmlerde seyrettiğimle yetindim ama...yani bu şiir beni allak bullak etti anlayacağınız...ben hiç cahilliğimi gözler önüne sermeden, şiiri yalnız üsten okuyup...hiç derinlemesine inmeden hatta bu kadar ayrıntılara girmeden favorilerime ekleyip çıkıp gidebilirdim şiirden tek bir zerre dem vurmayıp...ama huyum kurusun işte...içimde beni dürtükleyen bir şey olursa gerekirse açık açık konuşur, belki herkesin bildiği tanıdığı ama benim ilk kez duyduğum isimlere de kafa yorarım yeri ve zamanı gelince...gün bugünmüş...bugün tanışma günüymüş Kizir Hüsrev ile...ben şahsen çok mutlu oldum yeni bir bilgi edindiğim...kazandığım...öğrendiğim için...belki yarın öbür gün soy kütüğünü, hikâyesini unuturum yine ama önemli olan bir isim daha kazıldı beynime bugün...
bu arada bu kadar uzun uzun konuştum...kafa şişirdik ise affola...ya bir de bu Kizir Hüsrev o benim bugün kendisiyle tanıştığım Hüsrev değilse...ben en iyisi hatları daha fazla karıştırmadan kenara çekilim ve sözü işin erini bilenlere bırakim...
öyle ya da böyle, her iki haliyle de şiirin bana öğrettiği ve kazandırdığı çok şey var...bu apaçık ortada...şahsen ben Şairimize minnet ve teşekkür borçluyum...
Asfalt kaplanmış yamalı zift yapış yapış Toros otoların insan değil yük taşıdığı Kağnı seslerinin özlemiyle yanmış Susamış, bağrı yanık yolcularıyla Köy yollarında bulurum kendimi Kavun karpuz bir de günlük derdinde Yayık ayranıyla gelen dinlenme Bulduğuyla yetinen insanların coğrafyası Çatlak el, yanık ten, güleç yüz
o kadar bizden ki.
derdimiz, dermanımız
hayatımız..
biz ne olacağız demeden
diyemeden;
diğerlerini neden düşünürüz
kendimizi bilmeden öleceğiz; sanırım..