Sana gelmiştim, Belkilerin soğuğunda Üşüyen ellerin için… Kudret suyunda Isıtılmış taşlarla, Söylemez dilleri çözmek için… Uysal sözlerle Sana gelmiştim…
Tereddüdün Celâlî zamanlarında, Karanlık yolları aşarak, Gecelerin sessizliğinde, Üşüyen zamana inat Sana gelmiştim. Yorgundum…
Yabancı bir ele bırakılmış Bir köylü çocuğun, Harcamaya korktuğu Birkaç liranın meyvesi, Su alan pabuçlara meydan okuyarak Ve irin rengi yalnızlığıma inat, Başkaldırarak zamana, Sana gelmiştim…
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Sana Gelmiştim şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Sana Gelmiştim şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Kusursuz bir şiir... Çırıl çıplak duygularla gelmek... Futursuz , hesapsız , kitapsız... Ve sevgiyi söküp bagrından sevene vermek... Ne güzel duygular... Şiir konusundaki başarınızı ve bu konudaki derin ilminizi taktire deger buluyorum fazlalık kelimelerden arınmış , gereksiz tekrarlardan uzak şiirinizi kutluyorum dört dörtlüktü....
Sana gelmiştim, Belkilerin soğuğunda Üşüyen ellerin için… Kudret suyunda Isıtılmış taşlarla, Söylemez dilleri çözmek için… Uysal sözlerle Sana gelmiştim…
Sevgili Gulnagme, yine güzel bir şiirle sayfandasın. Çok okudum bu şiiri, adeta ezberledim ve hiç bıkmadım. Az önce arşivime baktım; üç ayrı zamanda, üç ayrı fon ile seslendirmişim. İyi bir fırsat oldu üçünü de dinledim. Anladım ki şiirin çok etkisinde kalmışım.
Hani bir atasözü söylenegelir ya; “Kuzguna yavrusu anka görünür, / Kişiye her işi âlâ görünür.” . Öylesi bir şeyle kendimi methediyormuşçasına girdim söze; affola… Hep belirtiyorum ya; senin şiirleri seslendirmek benim sesime çok uygun geliyor; ya da ben öyle hissediyorum.
Şiiri az yazdığını biliyorum. Bazen bir gazete haberi, bazen bir TV görüntüsü, bazen sokaktaki bir kavga, bazen yürüyen âşıklar, bazen de kendi duyguların yüreğinde toplanır, birikir ve zamanı geldikçe de çağlar köpük köpük. O nedenledir ki şiirlerin yaşanmışlık içerir izlediklerinden, dinlediklerinden ve kendinden.
Mısralara bakalım biraz…
Güzel bir giriş ve hatta kahraman için güzel bir gelişin, kaderine, kaderinin öyküsüne başlangıç dizeleri…
“Belkilerin soğuğunda” çok özgün… Şiirin girişinde adeta serin bir esinti veriyor ve “İşte bu güzel bir şiir” dedirtiyor. Ben dedim ilk okuduğum zaman…
“Kudret suyunda / Isıtılmış taşlarla / Söylemez dilleri çözmek için…”. İşte bir özgünlük daha. İlk bölüme damgasını vuran ve serinleten ifadeler…
“Terddüdün Celali zamanları”… Hayran kaldığım, hiç mi hiç unutamadığım, dilimden düşürmediğim mısra. Harika… “İrin rengi yalnızlık”… Ne denir, nasıl tanımlanır bu güzel anlatım?
Şiirin bütününe bakarsak; Anadolu’dan bir töre olayını anlatır gibi. Bilhassa son bölüm dizelerinden bunu anlamaktayız. İyi törelerin yanında kötü törelerin de varlığı vurgulanır gibi.
Tabii ki bir gelen var. Gelen muhtemelen bir erkek… Köydeki karısına geliyor. Son bölümden bunu anlıyoruz ve şiiri çözüyor bence olabildiğince güzel dizeler. Belki de elinde getirdiği bir hediyeyi (Harcamaya korkulan birkaç liranın meyvesi) veremeyecek durumda buluyor köyünü; ya da köyündeki kendi evinde olanları.
Ben şiire bir hayal getirdim. Bir kurgu koydum. Devamı okuyan hayallerle süslensin diyorum…
Kutluyorum saygıyla.