Kaygan GeçişlerÖzenti bir aşkın prangalı mahkumuyum sanki Mutluluk kuşu gibi uçmaya çalışırken kırıldı kanadım aslında... Her ayrılık bir cinayettir Kanlı bir ölüm aslında Ardında derin şüpheler bırakan Faili meçhul sevgililerin oyun bozanlıkları... II Bazen şansım benim yerime atıyor zarları Her labirentten kolaylıkla çıkacakmışım gibi sanki Çıkmaz sokakları umursamıyorum bile Kaydıraktan kayan çocuğun körpe hazzı sanki Ama kim ne derse desin Her ayrılık bir cinayettir Geçmişteki sevdalı hançerlerin izleriyle dolu... III Umut dediğin şey Yedi kollu canavara dönüşüyor bazen Umudun umudu tükendiği vakitlerde Ya da umudun umudu tükettiği vakitlerde Bir anda karanlığın dibi görünüyor kendisinde Umutsuzlukla sancı iş birliği yapıp Giriveriyorlar bir zamanlar umudu olan insanın kalbine... IV Parlak ışıklar Sarhoş bir gece Pırıltılıymış gibi görünen sahte zevk zamanları Rüyadan çıkıvermiş şehvetli duyguların kıpırdanışı sanki Sabaha doğru yaklaşan baygın bakışlar Karambol Kaosun türevleri Yorgun düşmüş harflerin üzüntülü zamanları İşte bu gece bu öykü de buymuş diyorsun Ne yazık! Yüzler mercekle büyümüş gibi sanki Ama eninde sonunda güneş bitiverecek gökyüzünde Gün zaten ağarmak için pusuda Bir oyun var burada Kim kime dum duma... V Anlamı anlamsızlaştıran bir kurgu sanki her şey Sanki biri uykumun içine zehir katmış gibi Evet evet! Bol ışıklı Bol renkli bir gece portresi bu... Sokakların hiç günahı yok aslında Oysa kendi içlerinde bir romandan alıntılar yaşanıyor her gün Bir adam bağırıyor : ’ Ver lan borcunu!’ Bir adam bağırıyor : ’ Sevmek suç mu ulan!’ Arabeskin buğulama yeneni, yaşananlar Bir kadın bağırıyor :’ Sevmiyorum artık seni! Bırak beni’ Bir kadın bağırıyor :’Kimdi o kadın, söyle kimdi o!’ Uyaklı ya da uyaksız bağırışlar işte Hiç günahı yok sokakların En lezzetli yemekleri tiner olan Kafası, elleri, kolları, ruhları çizik çocuklar Tertemiz hijyenik yaşamların farkında bile değiller Sanıyorlar ki dünyanın da eli yüzü kirli O yüzden düşmanlar düzgün yürüyen insanlara... VI Filler gibiyim artık Terk edilmeden önce mezarlığıma gidiyorum Ayrılanların mezarlığına Görünen ayrılığın kılavuza da ihtiyacı yok Zaten gemim dalgaların tutsağı Battı batacak, su alıyor En çok acıtan canımı Umarsızlığın diz boyu olduğu zamanlar Tıpkı kuyu gibi son demleri umarsız aşklar Suyu bitince kuruyor Ne umut kalıyor ne sevda... VII ’Seni seviyorum’ların intiharları var bir de Kimi onurlu Kimi kaypak intiharlar Kaypak intiharların içinde oyunlar saklı Onurlu intiharların içindeyse asla yok ihanet Belki ihaneti tatmak var intihar eden için Üzücü... Seni seviyorum cümlesini bir anda darağacında görmek Nefessiz kalacağını bilmek... Uçan balon gibi aslında bazı ’seni seviyorumlar’ Bir umutla bırakıyorsunuz havaya Uçuyor Uçuyor Yükseliyor Yükseliyor Sonra patlıyor... VIII Odamdayım Kitaplar düzensiz Mum alevi titrek titrek beni seyrediyor Bunları yazdım işte bu gece Şiir olsun diye değil düzyazı olsun diye de değil bir şey olsunlar istemedim bu gece sancımın esiriyken yazdım ama en iyi ruh sancılı insanlar anlayacak bu yazıyı ya da bu karmaşayı yani uzun süredir çıkmayı bekleyen bir sancı doğurdum sanki bu sayfaya belki de hiçbir şey anımsamayacağım uyanınca hafızasını kaybetmiş, mutsuz biten bir aşk öyküsü gibi... Oktay Coşar |
Bir umutla bırakıyorsunuz havaya
Uçuyor
Uçuyor
Yükseliyor
Yükseliyor
Sonra patlıyor...
...
Salıverme kendini öyle havalara / Yazık olur yuvalara ....demek geldi içimden...