hey gidi günler hey
Bilmem kaç saat sonra güneş,
Anadolunun Iğdır kapısından ülkemize göz kırpacak, Ve sonra gün boyunca çeşitli diyarlar üzerinde seyahate çıkacaktı.. Bu gezi başlarken, Yeryüzünde ki cennete gelmenin mutluluğuna şahit olurken, Diğer taraftan heryeri en içten sıcaklığıyla ısıtacaktı. Bu yolculuk esnasında, Mazlumuda görecekti, zalimide. Fakiride görecekti, zenginide.. Kimi zaman yalnız bir kişinin yalnızlığına iştirak edecek, Kimi zaman da üşüyen bir çocuğun gözlerinde tebessümü sağlayacak. Doğuda aşiretlerin silahlarla kuşatılmış kaleyi andıran evlerini derin bir sızı ile izlerken, Diğer taraftan aynı ilde, sokakta mendil satan yüzü yaralı çocukların hayata sımsıkı sarılmalarını heyecan ile seyre dalacak. Akarsunun yerinde durmadığı, akıp gittiği gibi, Doğutan, Batıya doğru akacak ve koyu bir hava tecelli edecek... Başkent semalarında, öğle vaktinin sıcak dakikaların da gezinirken, Siyah giyimli insanların telaşına ortak olacak, Ve resmi bir edanın insanlar üzerindeki boğuk ifadesini farkedecekti. Bu şehirdeli entellektüel kisvenin bireyler üzerinde vakur bir hal sergilediğini, Ve bu iç acıtan riyakar halin, korku temalı resmini canlandıracak. Bir taraftan Başkentten ayrılmanın duyguları filizlense de, Diğer taraftan Ege da olmanın heyecanı saracak. Bu şehrin alkol kokulu zeminlerini yıkamak için bulutların arasına gizlenecek, Bultların yardımı ile kirli caddelerin temizlenmesine şahit olacaktı belki de. Hafiften hafiften ayrılığın simgesi olan karanlığın mesajını verirken, Eğe üzerinde ki martıların gevezeliğine ortak olacak, Diğer taraftan da geride bıraktığı günün haykırışlarını gözlemliyecekti. Buradan bir başka Ülkeyi kolları arasına almaya hazırlanırken, Cennet diye tabir ettiği bu ülkeyi; Sevmeye başlarken, nefret değil ama hüzünlendiği hissine kapılacaktı. ’’Bu silsile günler boyunca devam edecekti ama Anadoludan ayrılırken, Gökyüzü toprak rengini alacaktı. Onu mavi, masmavi görmek mümkün olmayacaktı. Sanki yer ile gök alev rengini almış, insanlar içinde pişecekti...’’ Edirnenin çiçeklerle zinetlenip, kuşların bahar bestelerini okudukları Nisan akşamlarının bir başka randevusunda buluşmayı temenni etmiş ve kendisini bir başka Ülkenin kolları arasına bırakacaktı.. Güneş bir yıl boyunca, belki bu defa farklı bir sahne ile karşılaşırım ümidi ile her sabah fütursuzca uyacak ve her defasında farklı bir sevgi besleyecekti. ’’Şöyle bir geriye baktığında, çaresizliğin resminden başka bişey göremiyecek, ’HEY GİDİ GÜNLER, HEY’ demekten başka birşey diyemiyecekti... 28.06.2011 02.01 Bir Garip Yolcu |