Satır Başı
Öyle çok tükettim ki seni, görünen yokluklarınla.
Oysa hiç indirmemiştim ben sana sevgimin kepenklerini... Satır başı... Ürkek bir imla gibi kaybolduğum zamanlarımda, bana öpüşmenin kim olduğunu fısıldadığın zamanlarımda, terleyen hayallerimin utanılacak özneler olmadığını defterime çizdiğin zamanlarda, zamanlarımın içinde utançlarımı saklayan kılavuz olduğun zamanlarda, yalnız yıldızdan kendini yeni salıvermiş bri meteor parçasıydım sadece... Satır ortası... Hani ben, şövalesinde kımıltısız bir tuval iken, sen eline aldın da uysal fırçanı, eskizlerime bile bakmadan işlemiştin beni. Dökülen boyalarımdan bile eski renkler çıkmıştı anımsarsan... Bir de tuvalle şövale arasındaki düğümü çözmüştün bilirsen... Satırın keskin köşesi... Sana birçok ölüm borçluyum, çünkü ben sende çok öldüm bilesin... Şehvetimin gövdesinden sızan reçinede hakkın vardır bilesin... Ellerine, gözlerine, nefesine, dokunuşlarına da borçluyum. Hani o düşlerimin içindeki denizin kıyısında, uzaklar için yaptığın tek kişilik sal durur hala orada... Biliyorum... O zaman da olduğu gibi hep tek kişiliktin... Satır aranması ya da satır sitemi... Ya da bir satır nakaratı veya yineleyiş... Öyle çok tükettim ki seni görünen yokluklarınla. Oysa hiç s.indirmemiştim ben sana sevgimin kepenklerini... Yine satır başı ya da obsesif bir satır arzusu... Oktay Coşar |