Ömür anam ömür
.
ihtiyar dünyamız bin dokuz yüzleri onunda ellilerini yaşıyormuş meğer bense henüz, altılarımı yedilerimi anlatmak istediğim bire bir yaşanmış öyküm bu gün gibi aklımda çocukluk hafızam ne temizmiş bugünkü ne kadar kirli o sabi sübyan çağlarımdan istesem kitaplar dolusu yazabilirim hepsi yaşanmış / ayan beyan…. ama dün ne yedin diye sormayın çünkü zorlansam belki önceki gün deseniz/istesem de anımsayamam orta anadolunun ortası sultandağları’nın zirvesi Kafadağının etekleri bir Anadolu kasabası o zamanlar küçük ve yoksul deştiğin / köyüm evimiz öyle bir konumda ki kafadağı sürekli karşımızda kudret tablosu bizden biri gün doğmadan kalkan onu görür güneşi doğuran o sanırdı . yamacına yaslandığımız Osmanyeri yutar güneşi ağır / ağır her akşam köyüm karanlıklara boğulurken işi bitmemişlere son ışıkları kafadağının tepeleri yollardı köylünün dilindeki adı kiriş atlasta Kafadağı,vakarlı mı vakarlı yerinde durur durmasına da, tekin durmazdı felçli nineme bekçi bırakıldığımda ihtiyar gündüz uykusuna dalıp/ dalıp gittiğinde aralıksız gözlerdim, incelerdim ister istemez /.gönüllü gönülsüz orasını bir nesneye / burasını başka şeylere benzetirdim. o kadar çok şeye benzerdi ki… gündüz başka, gece başka, ülkerlerle /teraziler çıktığında başka, yıldızların cılız ışıkları tepelerinde erirdi aydınlığı gece boyu koynunda saklar sabah bize geri verirdi ışığına göre değişirdi yeşili patikalarında yürüyenleri görürdü keskin, taze gözlerim. her sese duyarlı kulaklarım, yamaçlardan derelerden birbirine ünleyenleri duyardı Her an ,her saat,her gün her mevsim başka bir kılıkta süslenip püslenmekten bıkmazdı usanmazdı her gönülde fetihler uyandırır aşüfteliğinden taviz vermezdi mevsim yazmış, kışmış fark etmez cazibesi biteviye ‘gel çık üstüme gir içime/ormanıma suyuma ille/ille bir şekilde dokun bana/derdi çocuklara başka yaşlılara başka cilveleri vardı istemeden de yürek yakardı gerdanından albenisini hiç bir büyücü çekip alamadı hali hazırda ya da ben fark etmedim ufak tefek değişimin dışında benim gibi yaşlandığını da serin kocapınar’ına bir şeyler olmuş kasabanın içme suyuna mı katmışlar ne bir de az biraz yaban hayvanlarına olmuş olan yıllardır ayı görülmüyormuş baharlarda saldırgan olur sanırdınız ’Ya gel sev, sevindir ya ben gelirim bak beklemediğin anda’,der bakanlara rüşvet teklif eder şantaj yapardı Gerçekten adına yaraşırdı görünüşü kafa gibiydi ama kel kafa alnına kadar meşe çam,makiydi sonrası ekenekti o zamanlar ekindi Bana göre sol böğründe kendine göre sağ göğsünde bir kitle vardı her zaman diri /canlar alırdı bedeni hangi renge boyanırsa boyansın orası beyaz kalırdı annem rahmetli,o vakit tabii otuzlu yaşlarında bir köy dilberi. Başı takkeli arakçınlı/tepelikli alnı yalan altın kemerli zülüfleri ,kakülleri taralı gerçek gümüş takılı dar alınlı kare yüzünün nur-u on dörtlük aydı kaşlar kudretten siyah mı siyah gerili iki yaydı kirpikler uzun/göz akı cennet incisi karası çakır / gözbebeği,gönül mermisi ağız tam da yüze göre / muttasıl ince dudakları al aldı her zaman saygılı / gülümsemeye nazır hakık renkli /yanaklar gül pembesi gamzeleri gülmese de belli tırnakları düzgün / kına kırmızısı canlı / canlı eller her işe hünerli ince parmakarı birbirine ekli oklava yuvarlıyor,yufka yapıyor azı buğday çoğu çavdar unlu esmer ekmekli Sabah/ sabah mahalleyi almış bir mis koku erken/erken taze bir gelin/işine giderken hanaya çıkıp teklifsiz kapı çalmadan ekmek istedi bi sıcağını alayım ahiretlik ayıbına gitmesin burnuma kokusu gitti kız emzikliyim zamansız sütüm kesilmesin Al al iki al,üç al kız Allah aşkına kız al, allasen sende görür biri / canı çeker verirsin sevap olur Ama içine koyacak katığım yok Akşamdan kalma pilavdan başka yok yoksulluk senin eve girmesin dürünür müsün getireyim mi çekinme Allah aşkına ha yer misin - - yok kız aman azığım eşekte heybede benimkisi boğasaklık eşekte gitti, öküzde şimdi bi yerlere sarkacaklar Allah korusun başıma iş açacaklar hadi Allah bereketini versin ben gideyim sana kolay gelsin aman helal et Allah aşkına,emzikliyim dedim enişteye de söyle güvendim de yedim Git kız. helâl olsun. Güle/ güle . sıcak almanın helâlliği mi olurmuş ümmet-i Muhammed değil miyiz kocamın teri var da içinde benim yok mu. ben helal ettim işte git uğurlar ola Koşa/ koşa indi genç kadın tahta kemerli/ sandık sekiyi Annem ünledi ardı sıra yavaş ol kız emine/düşmeyesin Allah mustahakını versin kazasız indi şükür koltuk kapısının açılışından gürültülü kapanışından anladık huylandı annem Hay hortlamayası kapıyı nasıl da çarptı milleti erken uyandıracak/dedi ……. Haceli; şu odunları beri ver oğlum. geç kaldık/çocuklar uyanacak şimdi davar da çıkacak ……. Senitle, oklava yine savaşa girdi vurmalı çalgılar gibi ............................ ah be anam elli yıl sonra o günlere ağlayacağım şimdi sen öte yandan beni görür / duyar mısın. aynen böyle olmuştu değil mi hatırlar mısın izninle anam sözü senet mekanı cennet anam ben şimdi senin öteye geçtiğin yaşa yaklaştım gözüm de, gönlüm de ezik gidip yüzümü yıkamam lazım boğazımdaki düğümleri çözmem lazım sahi kız ana seninle yeniden halelleşmem lazım varsa içinde bana karşı bir şey hani sen umdun da ben veremedim veya gevşeklik edip hatırını güdemedim aceleye getirip herhangi bir veda da mübarek elini öpemedim olur ya hakkını helal et ana /ne olur emzirdiğin sütün hakkına soğuk kış günleri çat ayazda kar, tipi zahmetlerle getirip içirdiğin,yuğduğun her kusuru arındıran sular hatırına sarıp kucakladığın,öpüp kokladığın babam için on yıl baktığın felçli kaynanan hatırladıkça iç geçirdiğin ’büyük adamdı, kıymetini bilemedik’ dediğin kocerif hatırına affet ana lütfen .................................. … ..yordum mu anam seni niye yetsin dedin şimdi daha,koyup gittiğin bunca kardeşimi şefaatçi yapacağım Hakkını helal et ana yoksa ettin mi anaaa Bu hikaye bugün bitmez anam ama olsun Seni canımda yeniden yaşadım ya bir kere daha helalleştik ya Şükürler olsun rabbim anam rahmetine emanet onu cennetlerin en alasına çıkar habibinle komşu yap canım anamı babamı da yanına ver o beni affetti sen de lütfet keremini göster Anne biliyor musun dayımdaki sendeki şeker hastalığı bende şimdi aynen senin gibi durup dururken ayaklarım donar bir de bakmışsın cayır /cayır yanar olmadık zamanda terlerim terim sırtımda soğur da aynı senin gibi midem ekşir geğiririm ister istemez mahcup olurum, çora çocuğa Neyse şimdi ben anlatayım sen onayla yanılırsam düzelt şu hikayeyi bitirelim belki bir ana okur solmuş gülleri hatırlar belki bir oğul okur benim gibi / gafil değer bilmez /tokur sağlığında yapmadığı hizmetin mahcubu bir kabir ziyareti yapar fatiha okur ana o gün ayı kamillere göndermiştin pişirgeç almaya hatırla ninenin elini öpmeyi unutma o seni çok sever ad aldığını görmüş gibi sevinir, demiştin kirişin ağustostaki ak yamacını sormuştum sana hem ekmek eyleyip, hem anlatmıştın ana kirişin bura bakan yanı niye hep ak apak niye yeşil olmaz ,sararmaz hiç ak durur,deyince Allah iyiliğini versin oğul O,’ kar’dır,demiştin hiç duymadın mı kocaman oldun orası kar yatağı yaz kış kirişin kar’ı kalkmaz o kadarcık yerinden de olsa ondan kafa dağı demişler insan başı ğibi az da olsa karlı kaldığından insanların başı karlı mı saçı akları mı diyorsun Yok be kuzum o değil neyse büyüyünce anlarsın Nasıl yani Büyüyünce dedim ya şu eğsiyi sacın altına sür dikkat et elini ateşe atma Bir de çok konuşup beni lafa tutma Tamam,tutmam ……………. Emminlerin ayran nasıl soğuk olur da bizimki ılık biliyor musun Nasıl emmin kar getirir oradan mendil / mendil ayranı karla soğuturlar yetmişlere eresi /yirmi torun göresi baban hiç bize soğuk ayran içirmez niye bilir misin oralara gitmez de ondan vaktiyle çok getirmiş ya,çobanken biz bi bile görmedik Babam oralara niye gitmez görmüyor musun ne kadar uzak ora işi düşen gider kar almaya gidilmez Ana o gittiğim evdeki nine benim essah ninem mi Bi çocuğun kaç ninesi olur ki Fatma ninem Sultan ninem O senin babanın halası yaşlı kadınlara herkes nine der bilmiyor musun öz olması şart değil O nine, sultan ninemden yaşlı kız ana elleri bi kemik bi damar Eskidir tabii o kadın yüz yaşında Yüz yaşında mı,vay Evet öyleymiş tamı tamına yüz üç yaşındaymış . Nasıl bu kadar yaşamış kız ana hastada değil düven sürüyor sabahın köründe Sürer /sürer düven de sürer başka işte yapar sen ona varınca ne dedi sana şu odunu ver bakayım bana siniyi de öte çek Bitirdik maşallah az kaldı hamur bitti bitecek Ömür Haceli’m ömür dedi Ayrılırken ne dedi ömür oğul ömür annene selam söyle işi bitince pişirgeç’i versin al da gel ömür kuzum ömür,dedi. O hep öyle der üç lafının ikisi ömür o yüzden de ömürlü baksana Ana Ne var Bende ömür desem olur mu Olur tabi Ama ben daha çocuğum Olsun Ana Yine ne var ekmeği yaktıracan bana sonra da oklavayı yiyecen Sen de babam da çok ömür deyin Olur çok yaşayınca ne olacakmış bakayım dünyaya kazık mı çakacaz Ben de ağamda öksüz olmayız Aman kuzum, ciğerim benim korkma. gel bakayım kucağıma İnşallah sende ağan da kardeşlerin de hiç bile öksüz kalmazsınız canım rabbim /kuzularımı anasız babasız bırakma sabahlar hürmetine. amin amin allahım,amin cümle ümmet-i Muhammed evladıyla birlikte - O günkü gibi bir daha kucaklamadı anam benim hiç fırsat bulamadı işten güçten arka arkaya doğan altı kardeşten bana sıra gelmedi Ne zaman sürtünsem hadi oradan ana kucağı bebeleredir sen koca tosun oldun, derdi sen ineklerin tosun emzirdiğini gördün mü hiç Görmedim tabi/ama kardeşlerimin doyduğu o cennet meyveleri de ana sıcağını da unutmadım unutamadım atmış yaşımdayım şimdi bu yaşta bile anasızlığıma yanarım kafadağını,ibrem deresini karabet’i,sivriyi,sorkunu,kütüklüyü çamurluyu velhasıl her yerini sılam,anamı andıkça seni çarıkla dolaştığım her köşeni hatırlarım. reçine kokulu havanı patatesini,fasulyeni ararım pırıl / pırıl derelerini soğuk pınarlarını deştiğin dedelerimin ebedi yatağı genlerimin toprağı köyüm/köyüm /köyüm vatanım asıl canım 13 06 007/Alanya |
sevğiler
mutlu kal