İstanbul’un Çehresiyim Ben
İstanbul’un Çehresiyim Ben
“Rüyaların Şehri” diye anlatırdı annem seni bana Ama ben hiç rüya görmezdim uykularımda Yorgundur gözlerim gördüğü günden beri Ellerim küçükken de kirliydi Büyüdüğümde de avuçlarım hala kirli Ellerin hayalleriyle bağlandım her gün hayallerime Ne pahalı dokunuşlar gizliydi üzerlerinde Anneme sitem ederim bazen Rüyaların İstanbul’unu böyle anlatmadığı için Alnımın terleri düşerken caddelerin kenarlarına İstanbul mu anne? Ben onun fakir çehresiyim! Kahkaha sığınaklarında bir işkence misali Sırtımdaki kambur sayısı yaşımı geçti Çöp topluyorum anne…uzun ince giden tüm caddelerde Yorgunluğumu ancak görmediğim rüyalarımda dinlendiririm Güneş saçlarıma arkadaş olduğunda yağmuru özlerim Ellerim kar soğu yediğinde, modern sokakların lambaları ısıtır gözyaşlarımı Kaburgalarıma konuk olan kambur villalar Sayısı belli olmayan alkış sesleri tüm damarlarımda inler Hele boğaz kadar yorgun omurgamın ağrıları Gemi pervanelerine sarılmış gibi sızlatır umutlarımı En zor olan bayır yukarı çıkan hayalleri toplamaktır Gece gündüz savrulmuş medeniyet yüklenmek Omuzlarıma yüklediğim görgüsüzlüğü taşımak Savrulmuş hayalleri toplarken yokuş yukarı Ne güç gelir rutubetli odamın kokusunu kaybetmek Zengin sokaklarının parfüm kokan çöplerinde. Yüreğimi çuval çuval taşırken, Eğilip aldığım kağıt kadar kirlidir üstüm başım, yüzüm gözüm Ya ruhum, ellerim kadar nasırlımıdır acaba? …. Çuval çuval paraya koşmak Çuval çuval parayı dökmek sokaklara Ardından beni tanımamak İstanbul kadar kalabalık hayatımda İstanbul kadar fakir olmak… Ve… şimdi en ucuz sabunla yıkadığım ellerimi İstanbul’un güneşinde kurutuyorum Anne… Tembelliğimizin ve sevgisizliğimizin atıklarını topladıkları ve güya çok sevdiğimiz çocuklarımıza sunduğumuz, hızlı bir şekilde kirlettiğimiz, sokaklarımız ve doğamızı temizledikleri için çöp toplayıcılarına teşekkür ederiz… Çünkü belediyeler asla yetişemiyor bizim attıklarımızı toplamaya… |