BİTMEYEN HİKAYEŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Ve ey Ateşin Rabbi, en önemlisi de şu ki bunlar Seni hatırlatmıyor. Hiçbirisi vuslatın hazzında cennet, ebedilik ve yaratıcı’yı vadetmiyor. Oysa kadın öyle mi? hepsinin verdiği haz dünyaya bakarken, bir tek kadının küçücük bedeni yüce arşa kadar yol açıyor.Çünkü bir meleğe en fazla o benziyor. fark edene de etmeyene de bu güzellik en fazla Seni hatırlatıyor. O baş döndürücüye her bakan, bilse de bilmese de yaratıcısının kudretini seyrediyor. Onunla esriyor, onunla kendinden geçiyor. Değil mi ki ruhun ulaşabileceği en üst nokta, ikisinin teninin arasında duruyor. Değil mi ki hazla ebedilik vehmi aynı yerden doğuyor.Bir kez çağırırsa karşı durmak mümkün olmaz. Göz görse gönül dayanmaz. Gönül dayansa ten kulak asmaz. Peki ya ben? Âdem’le aramızda bu hikayeyi bile bile ademoğullarını ne kadar çağırsam da bana gelirler mi? Hayır! Bin kere hayır! Öyleyse ben onların gittikleri yerde olacağım, baktıkları yerde duracağım. en fazla da yarattığın şu kadının gözlerinin derinine, dudaklarının kıvrımına, saçlarının arasına, tenine, bedenine, endamına kurulup oturacağım. Onda seyrettireceğim kendimi. Seni seyrediyor zannederken bana dönecekler.Sana gittiklerini zannederken bana gelecekler. Ey Âdem’in, şu toprak bedenin, şu kara balçık yığınının oğulları. Artık korkun benden. Lâ -Sonsuzluk Hecesi- Nazan Bekiroğlu ’Secde et’ dedi Rabbi Adem için ateşe O ki sonsuz bir Ruh’un halifesi olacak Bayındır kılıp yeri erişecek güneşe Ölümsüz varlığımı varlığında bulacak Ateş ki özü yanan hem yakan kibiriyle Asilik olsa bile Adem’i bildi düşman Alçalttığını sandı ’bu çamur’ tabiriyle Kovulsa da cennetten bir an olmadı pişman Yakardı Yaradan’a dönmeden inadından Öyle bir neden ver ki azdırayım kulunu Unutsun varlığını vazgeçmeyip tadından Yavaş yavaş kandırıp döndüreyim yolunu Altın, gümüş ve elmas dökülürken önüne Dudak büktü en asi dedi bunlar dünyalık Eşref-i mahlukat ki yakıştırmaz ününe Mala, mülke, saraya tamah belki bir anlık Ve Rabbi kovulmuşa gösterince kadını İşte dedi işte bu, Adem henüz bilmezken Hem cennet hem dünyaya yazdırır ya adını Gelirse ah peşimden kimsecikler gelmezken Güzelliği ateşin cürmünden çok yer yakar Bakışıyla yok eder aldırmadan kanlara Süründürür yerlerde tarumar olur vakar Fitnesiyle Yusuf’u düşürür zindanlara Mahşere dek hep varız ben ölümsüz o fani Ancak ölüsü bile sebep yıkmaya devlet Gayesinden sapmazdı yarattığın ya hani Güveni yok etmeye yeter bir anlık mühlet Yaradan ki kuluna aklı ihsan etmişti Haramdan sakındırıp erdemi öğreterek ’Ruhumdan’ dediğinde zaten sözler bitmişti Cevaz verdi iblise ’uğraş kıyamete dek’ Bilmeden nedenini bir yarısı insanın Diğer yarısını hep ezeli düşman bildi Hükmünde onurluyken o sûre-i nisanın Alnındaki mühürü kendi eliyle sildi Ve sürüyor hikaye galip kim mağlup hani Tuzaklarla döşeli kendi içinde tuzak Yasak meyveler sebil yoktur yine de kâni Ruh’un emanetçisi kendi aslına uzak 2009 |