Bilmem Ne Desem
Sebepleri mayalanır kimi zaman,
insanın uykusunu böler heyecan. Gördüm ve anladım ki; karanlığın rengi değişkendir, güneşe yaklaşınca dağılır zifir. Sıra dışı olmasına rağmen, aydınlığın sancılarını duydum bu sabah. Rüzgâr serin esiyordu bağrıma, ellerim kırmızıya uzanırken gölgem ıslandı yağmur damlasında. Sokakların yükü hafifti, şehir sessiz. Acemi kanatlar tehlikeden habersiz. Fırsat bildim, seyrettim doğayı. Narçiçekleri meyvesine gebe, dutlar arılara yem olmuş düştüğü yerde. Demir köprüden aldım suların selamını, sevgiliye koşan bir edası vardı. Buğusundan nasiplenmiş kara kenger. İzlerini bıraktı dudaklarımda, ellerimde, tenim zaten aşinaydı batan iğnelerine. Dalgalar buse veriyordu ayrık otlarına, bedenim üşürken gezindim hatıralarda. Dalgıç kuşlarına döndüm sırtımı, karşımda tebessüm ediyordu keçi dağı, çocukluğumun yankılarını dinledim yamaçlarında. Duygusallığın pınarında bilmem ne desem! Yarını seherden uzak nefeslerde, bir hoş olurum köyüme gidince. Bulanıktım, duruldum toprağın kokusunda, gönlümün ayazları şimdi çok uzaklarda. 12.06.2011-Ahmet BOZTAŞ |