yolculuk...
anne
uykumun iştahı yok ne zaman seni düşünsem hiddetle çarpıyor yüzüme rüyalarımı kıskandığından olsa gerek gelir gibi yapıp kalmıyor gözlerimde hani desem ki evvelden beridir sever beni lakin hiç uzun süreli beraberliğimiz olmamıştır geçen çarşamba dışarıda sağanak bir yağmur vardı bende saatlerce yürümüştüm yine tüm yön ezberlerimi unuttuğum bir gündü akşamın karanlığına süzülen yaşları gizleme gereği bile duymamıştım nasıl olsa yağmur alıp götürüyordu henüz çapaklanmamıştı dilimde ve yol boyunca ilerlerken arabalar kaldırımlarda hızlı adımlarıyla insanlar babaannemin çiçekleri aklıma geldi bir anda bu perşembe yeni bir durum keşfettim bende ne zaman çiçek görsem babaannemin kokusu doluyor ciğerlerime işte o an heyecanlı bir merhaba diyorum usulca anne on gün öncesi olabilir şiir yazmak için büyük kareli defterimi alalı sayfasının ortasından iki dal kopardım önce sonra ikinize bir mektup yazmayı düşündüm sevgi dilekleriyle başlayan özlem satırlarıyla biten bilirsin güzelliği seven bir insan oldum bu yüzden çiçekler çizdim kenarlarına ancak tüm renkler içinde sizi görmeyi arzuladım ve içlerini boyamadan bıraktım anne dün öğle vakti gezerken sahilde kuşlardan biri iniverdi yakınıma babaannem yine geldi aklıma kızım derdi muhabbet kuşuna ve bir gün öldüğünü haber verdi kızını öptüğü dudakları titriyordu tek kelime dahi bulamadım teselli etmeyi isterdim ne yazık ki kalakaldım öylece dün gece kendi sesimi dinlediğim vakitlerde geçmiş denilen pencereden baktım her düşmelerimin ardından ısrarla iyileşme çabalarım sanki bugün biraz daha büyüdüm |