ben, seninle varolma orucuna niyetlendimzaman,hicranla nikah kılmış besbelli şehr-i İstanbul’a kara bir peçe sererken efsunlu Ay yüreğim, arsızca yanıyor ateşi aşkta şimdi ben, sensiz Araf’ın tam ortasındayım gecenin en dar vaktinde antik bir saatin pusulasında sana geliyorum El – Vedud’um kaldır beni kara hicranın rucüsun’dan .. Azrail’in içime attığı ölüm tohumlarının gazelini durdur cancağızım.. beni iki toprak avuca mahkum eyleme Marmara Yedikule zindanlarının en ücra kuyusunda hapiste ruhum ve hayra yormak istediğim düşümün eşğali var göz uçlarımda dilime maviliğini at cancağızım .. âşık-ı bi kararım her harfim gözlerin eşliğinde anlamlanmaktayken bir bilsen cancağızım sensiz bu beden hangi acının pençesinde çırpınmalarda.. İşte sözler yine sende bütünleşti şehr-i İstanbul şimdi avaz avaz susturuyorum içimdeki kırmızı rugan ayakkabılı küçük kızı ellerinde rengarenk balonlar gözlerindeki tuzlu sularını sebeb-i belli beyaz duvaklı bulutlarda suretimize yağan turuncu yapraklar meyil vermiyor Kız kulesi hicranın hevesini kırıyor Haccac-ı Zâlim’e bürünerek vuslata çalınan iki âşık’ız seninle şehr- i istanbul bırak! yanı başında bir lokma geçsin boğ-azımdan yüreğim işkillensin maviliğinde. Marmara’ya baktığım an yokluğunun yoksulu hatırına damlayan rahmet gözlerimden öpsün cansızım fiyakalı bir tebessümde simit attığımız martılar dudağım(n)ın kenarından sıçrayan izinde .. âşkın kelamı gece şövalyesini hicranın sırtına bıçak dayadı Altın Boynuz tam ortasında iğreti hüzzâm şarkılarını silk üzerinden gece şaşırtma doğru bildiğim yoldan beni.. en doğru yolum sensin şehr-i istanbul maviliğine doğayım hiç ölmemek üzre müsaade et Marmaram! beni kendinle süsle payını çıkar 32 harfimin sözcük cümbüşünü ben sana kıyamazken cancağızım sen kıy yarınlarıma nikahını! vuslat anıyla şahlan ürkmeden Boğaz korkma sakın! bir anne kucağı kadar masum özlem yanığı düşlerim sebeb-i kanadıma değen Şems’in uyuya kalmama izin verme uyursam uyanamam bir daha senden beni düşür nar-ı aşkına cancağızım vakit, sensizliğin sessizliğin cirit attığı Beyoğlunda bedenim tüm gebe bıraktığın(m) ağlayışların arifesindeyken terleme cancağızım kanamalı geceler, sırtına entari koyarken ben bakarım öksüz ruhuna cehennemin ateşbâz çukurlarında kor alevlerde yandığım yeter ikimizin yerine de şehr-i İstanbul sessizdi kalemim senli cümlelerimin sessiz harfleri yüceliğinde geleyim ahu efgan ettirme aşk-ı biçarene! Süleymanî kalemin ah ettiği tüm şiirleri susturayım seninle bismi hü diyen dilim(n)den dökülen cümleler adına dudağımı, dudağınla baş göz et nazınla yâr o vakit ki kalemimde, yüreğimde âşkın kanatları alevlenir senin masum bakışlarınla cancağızım göğsümde yüzdürdüğüm fecr gecelerdeki kağıt gemilerim meleklerin uzandığı ellerde âşka boyandı şehr-i İstanbul’un deliverenleri vuslata gebe bir gecenin tam ortasında ben, sen oluyorum her gece... akrep ve yelkovan yüreğime giydirilmiş prangaları çıkarma derdine düştü bendeniz,fikatine gark olmuş bu sözsüz âşık doldur kadehime aşk şarabını kana kana içelim seninle şehr-i İstanbul! satır satır susalım ayrı kılınan tüm âşıklara. kalemden damlarken hûn renginde mürekkeb, sol yanıma yazıyorum senli cümlelerimi ve bir dakikalık gülüşünün zekatını ödüyorum ıslak vaveylarda geliyorum sana şehr-i istanbul arınarak günahlarımdan birazda Züleyha bedeninde örtüyorum tüm mahrem duyguları dürtüyorum sende kalan yarımı cancağızım Şems’ine değdiriyorum sevdayı vuslata koşuyorum gelincik gecelerde ism-i nâzımı okurken ben, seninle har ateşlerde yanar iken şehr-i istanbul hala ortasındayım Araf’ın gönlümde seninle el ele dolaşırken kırlangıçın kanatlarını diktim bir tersi ustalığıyla kırılkanlıklarımı sana geliyorum El Vedud tengri dualarımı o’nun üzerine helal eylerken içi yanmasın uzaktan ab-ı hayat hürmetine.. sevgi doğarken kalbin(m)e bırak gebe kalsın yarında ki bize cancağızım. tezatlığa teğet geçiyor özlem yanığı düşlerim vav haliyle boynum bükük halimi daha beter yokluğun yoksulu etmeden tut ellerimden şehr-i İstanbul. maviliğine kaçan saf tutmuş bir çocuğum. en deli en hırçın .. en masum en yalın halimle zikrimsin tarifsiz bir divaneyim sözlerin mintanında sana geliyorum cancağızım yüreğimi, yüreğinle sulandır yeşersin çorak coğrafyamdaki vuslat filizleri bir rahmet harf damlat maviliğinle tel örgülerle çevirdiğim etrafıma sevdiğimi, sevildiğimi şükrederken yaradana medd-ü sena yapayım. abdest suyu gibi Enfa Olan gözlerim bir soluk yanı başında her an’da .. hiçliğimi bıraktım ucaksız bucaksız harflerin(m)i zemzem’im diye niyetlenip dikiyorum dilime.. son orucumu tutmaya geliyorum şehr-i istanbul belki Azrail vals yapıyordu sana bana ve yarına cancağızım avuç içlerimde rahmetli zemzemim var unutma şehr-i İstanbul ben, seninle varolma orucuna niyetlendim er ya da geç vuslat topu patlayacaktır cancağızım cansuyum gordion 07/06/2011 |
geliyorum sana şehr-i istanbul,,ah istanbul gözlerinde öldüğüm istanbul..kutlarım değerli üstadım her şey sizin istanbula olan düşkünlüğünüz gibi olsun