Bilim adamları aşkı, eril ve dişilde meydana gelen tutkunun vücut kimyasında oluşturduğu değişim, vücutta yaptığı etki olarak adlandırır. Pekî aşkın gerçek anlamda tanımı bu kadar basit, statik ve anlaşılabilir olabilir mi? Bilim adamları ne düşünür ya da teorileri nasıl yöntemlerle mutlak doğrulara taşır bilmiyorum ama; Bildiğim bir şey var! Benim yaşadığım tek ve en büyük şeyi bu tanım karşılamaya yetersiz kalıyor. Bu basit tanım beni ‘aşk’ konusunda yeterince tatmin etmiyor.
Bence aşk; En kısa tanımıyla şu anım, Bu yazıyı yazarken kalbimin atışı, Kalemi tutmakta ne kadar zorlandığımı, yazı stilimin ne kadar değişip, ne kadar karmaşıklaştığını gördüğünde Gözlerimin yaşlarına hâkim olamayışıdır. Aşk; ayaklarımın yere basmayı reddedişidir. Vücudumda tanımlayamadığım bir maddenin varlığı, Yani esrarın henüz öğrenilememiş üst mertebesidir. Kanıma karışmış, Daha doğrusu kanımı karıştırmış şeydir aşk… Birbirine uzak yerlerde bulunan, 21 senedir kimsenin bir araya getirmeyi akıl edemediği altı harfin oluşturduğu göbek adımdır. Aşk, ‘Gülsüm’ dür.
Aşk tek kelimelik en geniş tanımıyla Tanrı’dır. Her varlık Tanrı’yı yansıtır fakat; iki varlık tek bir bedende birleşip Tanrı’da yansıyamaz. Bu nedenle de her aşka inanç beslenemez. Bir aşk ki Dar-ı Fenâ’da, bir gerçek ki Dar-ı Bekâ’da bulunur. Gerçek aşkı yansıtan, beşerî aşkın her yükselen kademesi, Varlığı Allah’a biraz daha yaklaştırır. Aşk insanın sınırlandırılmış aklını reddeder. İnsan ne zaman sınırlandırılmış aklıyla, Sınır tanınmamış -Tanrı nefesi- yüreğini birleştirebilirse O zamanaşkı anlamaya muktedîr olabilir. Aşk nefes alamamaktır. Bu hiçbir zaman bilimle açıklanabilir bir olgu olmamıştır, Değildir, Olmayacaktır. İnsan ruhunun zincirlendiği bedenden kurtuluşu, Aşk adını verdiğimiz anahtarla mümkündür. İnsan ruhu ancak ve ancak bu şekilde özgürlüğüne kavuşur. İnsan ne zaman sınırlandırılmışla Tanrı nefesini birleştirebilirse; Yani ruhunun anahtarını ne zaman bulursa, O zaman diğer yarımına ulaşabilir Leyla ve Mecnûn misali. Uçar gider kafesinden kurtulmuş ruh, diğer ikizine… Böylece; beden ölümünden önce, ayrılır ruh bedenden. Tanrı’nın nefesi bırakır kafesi. Böylece nefessiz kalır sembol addedilen insan bedeni. İnsanın gerçek ölümü Tanrı’dan koptuğu gün, Gerçek cehennemi dünyadır aslında. Yani yaşam sandığımız şey ölümle açılan bir hayal kapısıdır. İnsanın dirilişi bu sahte kapıdan gün yüzüne çıkmakla gerçekleşecektir. Korkmayın ölümden ki; bu bizim ölüm sandığımız, diriliştir. Ne mutlu insanlara! İnsanoğlu aslında ‘ölüp de dirilenlerdendir!’
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?