Bozlak Aydınlığı
Sesinde hoyratların kederi
Kar altında sürmek izini Yaralı kaç geyiğin Dağ gölüne biriken yağmur Bozlak aydınlığı süzer yüzün Bozkırda azala azala İçimizi burkması gibi Ahşap evlerin, taş avluların Dönülmezdi çocukluğa Semahların ışıltısı gözlerinde Yârenlerin upuzun gecesi Suyu kaçırılmış bir ark Toprağında çoğalan acı Issızlığa karşı vurmak Ayağı kırılmış atı Bozlak aydınlığı kokar yüzün Teninde balkıyan ılgım Zeytin bahçelerinin kokusu Yörük kilimlerinin dokun/duğu yaz Göğsünde sonsuzluğu Güneşin yaktığı üzüm bağlarının Üzgün, kehribar sarısı Bozkıra bir armağan saçların Gücenik kaç ırmağa Annesiz kasabaların kalbi Unutma, gözlerine mil çekilmiş İncirkuşunun şarkısını Uzak bahçelerde yıldızsız kaç geceyi Tatyan hıçkırığı sesin İkmale kalmış o kırıklık yaz boyu Sergenlerde kuruttuğun gözyaşı Koynunda gizlediğin erikçiçeği muska Yitip gidişi iyiliğin nilüfer saflığında Kiraz zamanı sevmelerin için beni Bozlak aydınlığı açar yüzün |
Derler ki Attila İlhan meyhaneyle ilgili bir şiir yazacaksa gidermiş meyhaneye; gördüğü her nesnenin adını sorar,not alırmış.Sonra eve dönüp o sözcükleri orta yere yığar,şiirini ağır ağır YAPARMIŞ.Evet yazmaz ,yaparmış,bir mimar gibi.
İlhan Soyadıuzun ağabeyin şiirlerini okurken bunlar geldi aklıma : ))
Sağ olsun usta bozkırın inciğini cıncığını öğretti bize.
Tek sözcük dahi rasgele kullanılmamış ; her nesnenin bu duvarda görevi var.
("Tatyan hıçkırığını" da anlasaydım,kendimi bahtiyar addedecektim ; ama yedirmediler :))
Her neyse usta ,şiirini kıskandığım birini buldum sonunda.
Kutluyorum efendim.
Selamlar.