YAPRAK DÖKÜMÜKoskoca Dünya’ya sığmayan başını küçücük ellerinin arasına sığdırmış karşımda otururken; Sadece -Hadi anlat, dedim. “Hiç sebepsiz ayrılık olur mu diye Kaç kez sordum bu soruyu kendime Hangisinden öğrenmek istediysem -Sus! Senin aklın ermez, dediler her defasında Sustum… Sorduğumda -Peki, ne zaman aklım erecek, diye Ortak cevap “ Büyüyünce…” Oysa ayrıldığında annemden Sakalları çok uzamıştı babamın Ama ben biliyordum Her gün annem için tıraş olduğunu Görüyordum Aynaların karşısında nasıl mutlu olduğunu… Peki, ne oldu da bozuldu bu sihir Tıraş olurken hiç yüzünü kestirmezdi babam Annemin eteklerinden damlarken kan Kader miydi? Bu cam kırıklarını yolumuza serpen Gelmemeliydi bahçemize Yaprak dökümü bu kadar erken O yalancı göçmen kuşlar alıp gitti mutluluğumuzu Nasıl da inanmıştım Beni Leyleklerin getirdiğine Ve onlarla birlikte terk ettiğinde babam evimizi Mevsimden mevsime bekledim çıkıp gelmesini Geldi… Ta/ki ben, onun uzayan sakalını kesmeyen Tüm nankör jiletlere inat Kör bir bıçakla kestikten sonra bileklerimi…” Bitti mi dedim? Sustu... Sonra doğruldu Hatta düşecek gibi oldu yerinden kalkarken İmzaladı intihar tutanağını Ben ona sırtım dönük ağlarken… Ereğli, 12 Mayıs 2011 Yüksel Erentürk YILMAZ |