)(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-)(((-174-)(-)(-)(
………………………………………………………………………………………………………………………………….
Kaldı Kapalı kapılar evim kimsesiz İçimi dağlayan ateş nar kaldı Ne yana bakarsam sevimsiz sessiz Neşenin yerinde figan zar kaldı Kanadımı kırdı felek uçamam Tatlı suyum zehir oldu içemem Sırdaşım yok sırlarımı açamam Bahçem viran derlenecek bar kaldı İşlemiyor tarla toprağım taşım Yoktur ocağımda pişiren aşım Her köşesi oldu artık gözyaşım Ne ana ne baba ne de yar kaldı Her yan viran oldu çiçeğim gülüm Kederden ağzımda pişiyor dilim Yıktı Rahmani’yi ayrılık ölüm Ziyarete ancak bir mezar kaldı ………………………………….. Kuçenli Rahmani-2- …………………………………….. 1925 yılında Artvin İli’nin, Şavşat ilçesi’nın Kuçen (şimdiki adı Kocabey) köyünde doğdu. Asıl adı Abdullah Aslan’dır. Aşıklık geleneğinin yaygın olarak yaşandığı bir aileden gelmektedir. Dedesi Aşık Recai’dir. Şiire ve aşıklık geleneğine küçük yaşlarda ilgi duymaya başladı. İlkokulu köyünde ve Şavşat’ta okudu. Ortaokulu Ardahan’da, liseyi Kars’ta tamamladı. Daha sonra Erzurum Öğretmen Okulunu bitirerek 1981 yılına dek çeşitli yerlerde öğretmenlik yaptı. İlkokul son sınıfta verilen ödevi şiir olarak yapan Rahmani, öğretmeninin övgüsüyle iyice şiir yazmaya yöneldi. İlkokulu bitirdiği yıllarda aşık olduğu kızın başkasıyla evlendirilmesi de şiirle yoğunlaşmasına ayrı bir neden oldu. Köyüne gelip giden aşıkları dinleyerek bilgisini pekiştirdi. Şiirlerinde hemen her konuyu işleyen Rahmani, bu mahlası şiire başladığı ilk yıllardan itibaren kullanmaktadır. Rahmani’nin yaşamı ve şiirlerine ilişkin bir araştırma, Hayrettin Tokdemir tarafından »Kocabeyli Rahmani« (1998) adıyla yayımlandı. Ayrıca Artvin’in Yukarı Hod (şimdiki Yukarı Maden) köyünden bir Rahmani (1865-1915) ve asıl adı Ali Çırçır olan Erzurumlu bir Rahmani (1942-1993) daha bulunmaktadır. KAYNAK:© BeKa Sitesi ………………………………………………………………………………………………………………………………. )(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-)(((-174-)(-)(-)( Şu deli gönüle sözüm geçmiyor Ne sevgili kaldı ne de yar kaldı Güllerim kurudu artık açmıyor Bülbülümden bana ah-ı zar kaldı Günden güne duygularım eriye Saçlarımda beyazlarım yarıya Gönül kalasi’nden baktım geriye Yıkılmak üzere bir tek sur kaldı Üzülsen ne olur bakıpta düne Lanetler okurum gördüğüm güne Gidiş sebebini demedi bana Bu yüzden ayrılık büyük sır kaldı Başa yağar oldu boran tipisi Mezatlara düştü aşkın tapusu Daha açılır mı gönül kapısı İçinde yaralar viran yer kaldı Bitmek bilmiyor ki sana merağım Belli artık benim en son durağım Geçmişle avunur deli yüreğim Senli anılarım bana kâr kaldı Boranda tipide kalıp don dedim Acılarla gelsin sana son dedim Sen beni yaktın ya sen de yan dedim Benden senin için intizar kaldı Lüzumsuz nedir bu çektiğin çile Sevdin bir zalimi güldürdün ele Alıp mızrabını vur sen şu tele Meydana kurulmuş bir de dâr kaldı Sadık dağdeviren Aşık Lüzumsuz |
Sevdin bir zalimi güldürdün ele
Alıp mızrabını vur sen şu tele
Meydana kurulmuş bir de dâr kaldı
Değerli hocam yine muhteşem bir şiir okuttunuz. yüreğinize sağlık.
Selam ve saygılar