BİR GÜN
Başını yastıktan kaldırıp, geri koyana kadar geçen zaman dilimi aslında bir gün.
Yüzünü yıkamanla başlayan, makyajını silmenle biten. Arada kalan kısım ise farklıdır herkesten. Arkandan konuşanın bile kardeşin olduğu bu devirde, Dışarı çıkar çıkmaz herkes bürünür yapmacık benliğine. Sende kaybedersin benliğini. Yapmacıklaşırsın o an. Bazen birini mutlu etmek için, bazen mutsuz etmek için yada kendin için yalan söylersin. İşte o an bütün günahların, bütün pişmanlıkların üzerine bir perde çekilir. Siyahtır o perde. İçerisinde bulunan o beyaz pişmanlıkları, beyaz yalan adı altında toplar içine. İnsana çok hafif gelir onun yükünü kaldırmak. Karşındakinin güvenini kaybettikten sonra, Gerçekten fark eder mi yalanın rengi? Herkes demiyor muydu? En önemli aşk, en önemli sevgi. Önemsiz olması gereken yalan geçmiyor mu hepsini? Dünyadaki en gerçek sandığımız duygu aşk bile yalanlar üzerine kuruluyor. Seviyorum diyen kişiler bile, başkalarının koynunda uyuyor. Oysa çok kısa bir zaman bir gün. Başını yastıktan kaldırıp, geri koyana kadar geçen zaman dilimi. Saygısızca bağırırsın hayatının merkezine, seni erken uyandırdı diye. Yolda gezen kör dilenciye hareket çekersin. Yaşlı kişiye yavaş yürüyor diye küfredersin. Yada bunları yapan kişiyi öylece seyredersin.. Yüzünü yıkamanla başlayan günün, işe giderken hayata lanet etmenle devam eder. Oysa hiç düşünülmez işi olmayanlar, Hatta yüzünü bile yıkayamayan insanlar. Şükredilmesi yerine hep bir eksiklik nedeniyle lanet edilir hayata, Hiçbir zaman, hiçbir şeyden memnun kalınmayarak. Yemek yersin. Başta tadını beğenmezsin, sessizce söylenerek aşçıya. Yemek yiyemeyen düşünülmez. Beğenmediğin yemeğin tek lokması için binlerce kişi savaşabilir. Ama aklına bile gelmez senin. Üşürsün diye çoktan kapatmışsındır içinin vicdan kapısını. Örtülen vicdan kapından da vicdanının sesi duyulmaz. Kalbin atıyor diye insan zannedersin kendini. Taştan kalbin sevgiye değil, paraya muhtaç olmuş, Bir kağıt parçası için insan benliğini satar olmuş. Parası olmayanı küçümser zihnin. Her şey paradır senin için. Şu kısa dünyada, annenin göğsüne yatmaktan önemli mi o kağıt parçası? Derdini dinleyen dosttan, Seni hep sevecek olan aşkından.. Pardon, unutmuşum kapanan vicdan kapılarını, Unutmuşum beyaz yalanlarını! Benliğinden uzaklaşan haline bakarak aynadan, Makyajını silersin. Ve dediğim gibi; başını yastığa koymanla bir gün daha biter… |