'Cavidan Hanım' / Şehrin Dört Yalnızı – 1
Şehrin Dört Yalnızı – Bir
“Cavidan Hanım” (İstanbul’un bilmem neresinde Bir hanım kuaförü salonunda) Kendisi burada değil Ama Allah’ı var güzel hanım Çok güzel hem de. Öğretmendir. Otuz beşine yeni girdi daha, Ama gören yirmi beş sanır. Birde kızları var, pek şeker Oda on yaşına girdi geçen ay Adını da Sinem Naz koymuşlar Annesinden güzel olacak belli Şimdiden bir naz, bir endam Bahtı güzel olsun, âmin… Kocasını pek bilen yok İşi gereği gezermiş sık sık Esmer bir bey, irice epey Sabah evinden çıkarken görürdüm Bir gün saçlarını yaptırmaya geldi Yüzünden düşen bin parça Sordum, söylemedi ama Anladım bir derdi olduğunu Fazla sormadım, iş bitti. Zaten son müşterimdi o akşam Bi yorgunluk kahvesi yaptım. Karşılıklı içtik, sohbet ettik Daha doğrusu ben anlattım O dinledi kuzu kuzu, yazık. Dayanamadım, sordum “Senin ne derdin var kuzum?” Diye, Ah ah, sordum ama dinledikçe üzüldüm. Yirmi dördünde gelin olduğunda Yine ben yapmıştım tüm ailenin saçlarını Allah’ım bir görsen nasıl güzel bir gelindi. Fotoğraf çektirmeye gitmişler çıkışta Resimlerini çeken delikanlı bile vurulmuş Bir ilgi, bir iltifat kıza. Ama kızın günahı yok Az kala olay çıkıyormuş orada Zor tutmuşlar kocasını. Adam haklı. O gece düğüne bizde davetliydik, Herkes Cavidan Hanımın güzelliğini söyledi. Neyse işte, bu da şimdi nereden geldiyse aklıma… O güzel kızcağız affedersin O kazma gibi adama hanım oldu ya O adamda bunun kıymetini bileceğine. Hep böyle değil midir zaten? Adam haftanın yarısından fazlasını Dışarıda geçiriyor zaten işi gereği Cuma gece yarısı dönebiliyormuş eve Pazartesi sabahı tekrar düşüyormuş yollara Cumartesi öğlene kadar uyuyormuş Hadi yol yorgunluğudur der anlar insan Ama kalkar kalkmaz iki kelâm bile etmeden Yallah sen kahvehaneye, olacak iş mi canım? Dur daha bitmedi, hadi bari akşam gel Yemeğe beraber oturun değil mi? İnsan ailesini özlemez mi? O yavrucak dört gözle bekliyormuş babasını Gelse de sarılsam boynuna, sohbet etsek Gezsek dolaşsak dermiş hep yavrucak… Ama kazma işte, odundan adam olur mu? Bende bozdum ağzımı. Benim boşadığım herif gibi Oda böyleydi, eve yatmaya gelirdi sadece otel sanki. Neyse can cazım sonra Pazar günü yine Tüm gün yatar, zor çıkarmış yataktan Gezelim, tozalım dese hanımı kızı Para verirmiş siz gidin dermiş Ana kız üzülür beklerlermiş Beyin keyfi gelsin diye… Kalkınca yine bulurmuş kendine bir eğlence Yok balığa gideceklermiş, yok maç varmış Sonraları zamanla içkiyi de abartmış Eve sarhoş gelmeler, eziyetler. Ah ah, berduşluk girdimi adamın kanına Kolay çıkmıyor sonra. Azıtmış iyice herif Gittiği yerde dost mu ne tutmuş kendine Gül gibi kadını evde perişan Çocuğu şefkate muhtaç, sen git Evin nafakasını da pavyon karılarına ver. Bir iki konuşmak istemiş kızcağız Elleri kırılsın dövmüş birde üstüne… Ne dersin? Ne denir bu durumlarda? Sustum. O da sustu ağladı, beni de ağlattı. Bak bunlar aramızda kalsın, kimseye deme Boşanmayı düşünüyormuş Cavidan… 01.10 – 23 Nisan 2011 / İstanbul |