Meriç'te yıkadım ruhumun ıssızlıklarını...susuyorum sevgilim ! yıkılmış bir göğün son kanat çırpınışları bunlar mavinin düşbazlığında soluklanırken hüzün sanrılı duvarlardan sıyrılır gölgeli zamanlar uzak şehirlerin parmaklarından sızıyorum gizemine ! ki... ellerim bereketleniyor yüreğimden öperken yokluğunun hıçkırıkları kaç, mor gece geçer sokağımdan gözlerini yitirmiş kaç, allı turnanın kanadı kırılır dudaklarımda susa yazarken virane kentlerin kör tümcelerini sayıklar nefesim el yordamı ile ilerlerken sokak lambalarında ışığın aldatmacası soğuk yıkıntılar arasında sığınaksız kalır düşlerim buharlaşan gözlerimin tavana asılı uğultularında susuyorum sevgilim ! çözülürken Meriç’in düğmeleri boğazıma kadar ilikledim adıma yazdığın şiirleri üşüyorum bu cehennemde uzanırken selvilerin yaprakları üzerime sendeledim bu gece düşüne dokundum kirli parmaklarımla uzun saçlı bir masal getirdim kucağına ki ... sularında arınsın dilim affet beni Meriç dem tutarken lehçelerimin kervanları damağımda küflü tarihin Rila dağlarında öğütülür cümlelerim kırık bir tebessüm el sallarken heybemde yarası yanık menekşelerime damıtılmamış çocukluğumun nü resminde eskir feryatlarım rüyalarım öznesini yitirirken kabuslara konar kelebeklerim susuyorum sevgilim ! harflerim dağılırken ıslaklığında dinle ! ki ben ! Rila’nın asi kızı Rodop’ların eteklerinde rüzgar toplayan saçlarından yıldızlara sürgün edilen deli !! düşe yazan suya konuşan divane !! yüreğime düştü düşeli ibadet bildiğim aşkın uslanmaz şiir ökçesinden mıhlanırken göçebe kelebeklerim çatlar ayaklarımın altında toprağın rengi mecalsiz kalır omuzlarım ağıtlarımın tozu sırtımı sıvazlarken dize gelir hırçın payduşkalarım asılırım kendi söküğümden // ve bil ki sevgili ben hala !! ünlemlerin kırık nidalarından yazıyorum sana satır aralarındaki her damlada yıldızlar doğuruyorum sabaha kanatsız göklerde "bir gecenin bin yıla tekamül ettiği anlarda" anla... |