hicran seyahati.......
bir kalemin içinden dökülürken senli cümlelerim.
yalın ayak gezen bir kız çocuğun gözlerinde buluyorum kayıp bir cenneti.... ateş yüzünü aydınlatıyor usulca gölgeler küçük iblislere dönüşerek bedeninde yaktığı ateşin kalbine diktiği gözlerini yavaşça, kaldırdı küçük kız - “Çok zaman geçti can sızım” diye mırıldandı kendi kendine. kırmızılaşan saçlarını hafifçe oynattı. gülümsedi masumluğuyla.. özlem yanığı düşler rüzigârla savrulan yapraklar gibi sürünür en içli ağıtlar yankılanıyorken kanatlandı mavi bir kuş her kanat darbesiyle havalanan toz hiç bu kadar canını yakmamıştı küçük kızın “Tutsam” dedi içinden “tutsam mavi kanatlarından…” sözleri yarım kaldı kursağına dizildi birer birer sözcükler ölen bir aşkın son sözleri gibi. Nereye kadar ? Ne zamana kadar? var gücüyle bağırmak hicranın tutsaklığından kızıl saçlarını parmaklarının arasından fışkırarak toprağa değdirdi - “Ben” dedi - “Ben..” yine sonunu getiremedi sözlerinin aklından geçirdi kelimeler bedeninden daha da ağır Şems doğacak mıydı? büyük ihtimal hayır dedi içinden gece uzadıkça uzuyor ne kadar yalnız olduğunu gösterecek kadar karanlığı aydınlatıyordu. gözlerini uzaklara dikti küçük kız kalp deliklerine hüzünlerini sıvadı küçücük gözleri karanlık koynunda kaybolurken hiç aldırış etmeden gümüş pulları baktı boncuk gözleriyle gümüş pullar teker teker kaybolmuşluğun girdabında parçalanarak toprağa karıştılar. çocukluğu geldi aklına birden elinde bir fırça geceyi sarıya boyuyordu yaşamın en masumluğunu gösteriyordu gözleri yetim bulutlara baktı. kalemine sığmayan çığlıkları. cümleler darağacında susar Azrail"i beklemekte hiçliği giyinmiş dudaklarıma sürerken adını yağmur taneleri vals yapar toprakla gözlerimin en ıslak yeri gusletiyor küçük kızı acıları boğazıma ilmekleyip son kez adını adıma yanaştıracağım cancağızım gordion 08/04/2011 |
şiirdi
sağlıcakla kalasın