Ağlamamayı Öğrettiler
İç kasabamın derinliklerindeki oymalı
Yalnızlıklarımı Başkaldıran tutkularımı Ve Sevgiye aç duygularımı Bastırılmış mutluluklarımı Şiir yüzüne çıkarıyorum Gün yüzüne… Bir kere çıkarmak Hep çıkarabiliyor olmanın güvencesidir Hayatın yeşil masasına bir zar gibi düştüm Hayat benimle bahiste Yenmek, yenilmek ve ortada kalmak da varmış Zarın üstü zarın altında olmaktan iyidir Üste bakınca “insanı karınca gibi görenlerden değilim elbet…” Tepede duran gözlerim boş dönmekte İç zelzelelimin sesini duymuş gibi ürkekçe bakar Umursadım, önemsedim tüm oyunlarımı Ama karşımda öyleleri hiç çıkmadı Babamdan gelen “hep sabırlı ol” zincirin Bir halkasıydım Başkaları sır/atlarını beceriyle saklıyorlardı benden İyilik yapmanın karşılığı cennetle müjdeleyen Dervişler ha bire heybelerini tıka basa dolduruyorlardı Ben hep aldanmış bir çocuk oluyordum! Tüm kabullenişim gerçek yenilgilerim oldu Kazı devam ediyor… Yüreğimdeki yeryüzünde. Efkârlandıkça iç bahçelerimi içkilerle Suladım, yandıkça daha çok… Ve suni bulutlar oluştururdum dumanlarla Hayata borcumu yoksul yaşayarak ödedim Kimileri ise şansın verdiği Rüşvetle hayatını idame ediyorlardı Babama hep şunu sorardım: “Kendin gibi bir baba olmamı neden istedin? O cömert iyimserdi: “Benim yapamadığımı, senin yapman için doğdun!” derdi Yaşamadığını yaşamam için mi tüm bunlar… Hayata yoksul yaşamakla bedelimi zaten vermiştim “Sabreden derviş muradına ermiş!” Pişmanlık duyulabilecek bir şeyi yapmış olmanız pişmanlığı duymanızı değersiz kılacaktır. Günahımla ölen yok, Benim için kendini ateşe de atan olmaz ... Bana hayat dar gelince ağlamamayı öğrettiler… [email protected] |
Benim için kendini ateşe de atan olmaz
direk iç sesi gibi
çok yürekten
sohbet veya terapide dillenen duygular gibi
tad bırakan satırlar
kutluyorum dost kalemi
sevgiyle...