SILADAN GURBETE – 3İlkbahar gelince coşar yazılar Anasıyla kıra çıkar kuzular Eksikler canlanır içim sızılar Çiçekleri renk renk bir başka kokar Börtü böcek gayri yuvadan çıkar Beni memlekete göbekten bağlar Sırdaşımdır temiz riyasız dağlar Beyaz gerdanından bulutlar ağlar Dertlerim akarken ayaklarından Anılar yeşerir koyaklarından Doruğa bakınca titriyor dizim Gayri uzakları kesmiyor gözüm Nolur dertlerime deyin bir çözüm Dağlara aşığım dağın aşkıyım Barajlarla dursun yurda başkıyım Kuruhan ıssızdır ses yok soluk yok Pınarları çamrak olmuş oluk yok Mal çoğaldı ama eski bolluk yok Tanrı misafiri gelmez evlere Madde çoban oldu eski devlere Nevruz sümbül naldökeni süslüyor Çobanları sürüsünü sesliyor Bu ovalar kurdu kuşu besliyor Ne garip insanlık doymaz bir türlü Sağırlar bağırsan duymaz bir türlü Başı eğik lale Fenk’te saklanır Nesli bitsin diye günlük yoklanır Vurduk abalıya cahil aklanır Ormanları kestik dağları yaktık Güzelim su aktı yıllarca baktık Sefil çocukluğum gözümde tüter Bilirim muhanet ölümden beter Tek dişli canavar kimleri yutar Teker teker düştü kalelerimiz Bey oldu yenilmez kölelerimiz Süzülür hurmanın berrak akışı Giderek canlanır doğa kokuşu Arabalar kırdı gayri yokuşu Atsakta zamana nimetleri çok İşgembe eskiden şimdi daha tok Kaleyi yıktılar kol kola girip Define bulucu her gün bir gurup Geçmişim can çeker tarih muzdarip Devlet mi değmezsen bin yaşasın der Halka ne diyeyim maddiyatla kör Akıl ermez Marabuz’un işine Rabet çoktur mermer derler taşına Hurmandaki alabalık başına Sekiz avcu düşer bizim Tanır’da Gelen fazla durmaz cennet sanırda Köyler bomboş gayri evler uçuyor Çaresiz kalanlar tek tek göçüyor Keçinin uyuzu gözden içiyor Fukara aç karın suyu neylesin Yanık yanık türkü çalıp söylesin Dön gayri Kalender elden ırama Düşündüm ki ilim merhem yarama Tartsan hafif kaldı helal harama Bulan bulduğunu kendinin sanar Edep mi çısçılbak soğuktan donar 23. 03. 2011 Haşim Kalender |