Ruhşan Bey
"Ruhşan Bey’in Atlayışı"
Binmiş kuvvetli ve çevik Kıratın üzerine, Onun dört beyaz ayaklı kestane küheylânına, [Dilenci] Ruhşan Beye Köroğlu derler Sokak çocuğu ve eşkiya reisi Çare ve barınak ararken Yukarıdaki dağ yolağından uçuverdi. Öyleydi Kıratın harikulade sürati, Asla, şimdiye kadar hiç bir küheylân Yetişemedi, onun toz-bulutuna, istikametinde. Cariyeden fazla, zevceden daha çok, Altın paradan ziyade vede canına en çok yakın Kendi atını severdi Hırsız Ruhşan. Erzurum ve Trabzon’un Ötesindeki yörelerin içinde, Onun teçhiz-bahçesi gibi bir hisar dururdu; Kervan veya Hanlık olsun, o yağma etmiş Kuzey’e Kuru-Destan’dan yolculuk yapmış, Oralar ona zenginlik ve içki ve gıda vermiş. Yedi yüz artı dört kere yirmi tane Silahlı adam, bir zamanlar onun üniformasını giydi, Gece ve gündüz onun emirlerini yerine getirdiler; Ama şimdi, hiç bilinmeyen diyarların içinde, O kaybolmuş, yalnız, başıboş dolaşıyordu, Kılavuzsuz ararken kendi yolunu. Birdenbire yol-izi bitiyor, Diklemesine alçalıyor uçurum, Gürültülü taşkınca akan su gizlice gürlüyor; Mesafe bir kenardan öteki kenara otuz ayak Dar-boğaz esniyor; havaya biniş şart Bu dar ve derin vadiyi geçmesi zorunlu olan kimseye. Onun peşinden yakından takip ediyor, Uçurumun ayağında, alt tarafta Urfalı Arap Ayhan Yüz adamıyla duraklamış, Dere yatağından yukarı doğru haykırıyor, “La ilahe ilAllah!“ Ruhşan Bey nazikçe okşadı Kıratın alnını, boynunu, ve göğüsünü; Onu her iki gözünden öptü, Yabani bir tarzda ona şarkı bile söyledi, Sanki o en üstteki damlacık su püskürmesi gibi Onun uçuşundan önce bir kuş şakıdı. “Ah benim Kıratım, Ah benim küheylânım, Yuvarlak ve yepelek bir kamış gibi, Naklet beni bu tehlikeden öteye! Mücellâ konutlar da, altın ayakkabılar da, Hepsi senin olacak, Ah benim Kıratım, Ah sensin Köroğlu’nun ruhu!“ “İpek çilesi gibi yumuşaktır senin tenin, Kadın saçı gibi yumuşaktır senin yelen, Şefkatli ve sadıktır senin gözlerin; Fildişi gibi parlar senin bütün toynakların, Ah, benim hayatım; parlak süslüm, Fırla, ve kurtar Köroğlu’nu!“ Çevik ve kuvvetli Kırat, o anda, Dört beyaz ayaklarını içe çekip birleştirdi, Bir an [uçurumun] kenarında durakladı, Gözüyle boşluğu ölçtü, Ve havanın içine, ta kucağına Okyanus dalgası gibi coştu, şahlanıp atladı. Yani kuma coşan Okyanus dalgasının Emin kıyıya bir yüzücü taşıması gibi, Taşıdı binicisini Kırat sağ salim; Aşağı doğru tıkırdayan derin dipsiz kuyuda Yalı yarın tepe parçaları Sahile çakıl taşları gibi yuvarlandı Ruhşan’ın püsküllü kırmızı takkesi Onun başının üstünde titremedi, O kaygısız ve dimdik oturuyordu; Ne bir eli ne de dizgini sarsıldı, Hiç de kafasını çevirip etrafı seyr etmedi, Dörtnala göz eriminden dışarıya çıkarken. Havadaki koşum takımı parıldaması Anında göz kamaştırıcı bir görüntü gibiydi Kınından çekilmiş bir kılıç ile; Öyle geçti atlı hayalet, Ve onun attığı gölge Altındaki şelaleyi sıçradı Arap Ayhan nefesini tuttu Esnasında yaşam ve ölüm hayali Onun üstünden geçerken. “Allah be!“ Diye haykırdı. “Bütün Kuru-Destan’da, Bu kadar cesur bir adam bulunmaz: Hani bu Haydut Köroğlu gibi!“ Not: Bu bir ’HENRY WADSWORTH LONGFELLOW’ şiiridir. (İngilizce/English) "The Leap of Roushan Beg" - by HENRY WADSWORTH LONGFELLOW Mounted on Kyrat strong and fleet, His chestnut steed with four white feet, Roushan Beg, called Kurroglou, Son of the road and bandit chief, Seeking refuge and relief, Up the mountain pathway flew. Such was Kyrat’s wondrous speed, Never yet could any steed Reach the dust-cloud in his course. More than maiden, more than wife, More than gold and next to life Roushan the Robber loved his horse. In the land that lies beyond Erzeroum and Trebizond, Garden-girt his fortress stood; Plundered khan, or caravan Journeying north from Koordistan, Gave him wealth and wine and food. Seven hundred and fourscore Men at arms his livery wore, Did his bidding night and day; Now, through regions all unknown, He was wandering, lost, alone, Seeking without guide his way. Suddenly the pathway ends, Sheer the precipice descends, Loud the torrent roars unseen; Thirty feet from side to side Yawns the chasm; on air must ride He who crosses this ravine. Following close in his pursuit, At the precipice’s foot, Reyhan the Arab of Orfah Halted with his hundred men, Shouting upward from the glen, "La Illáh illa Alláh!" Gently Roushan Beg caressed Kyrat’s forehead, neck, and breast; Kissed him upon both his eyes, Sang to him in his wild way, As upon the topmost spray Sings a bird before it flies. "O my Kyrat, O my steed, Round and slender as a reed, Carry me this peril through! Satin housings shall be thine, Shoes of gold, O Kyrat mine, O thou soul of Kurroglou! "Soft thy skin as silken skein, Soft as woman’s hair thy mane, Tender are thine eyes and true; All thy hoofs like ivory shine, Polished bright; O, life of mine, Leap, and rescue Kurroglou!" Kyrat, then, the strong and fleet, Drew together his four white feet, Paused a moment on the verge, Measured with his eye the space, And into the air’s embrace Leaped as leaps the ocean surge. As the ocean surge o’er sand Bears a swimmer safe to land, Kyrat safe his rider bore; Rattling down the deep abyss Fragments of the precipice Rolled like pebbles on a shore. Roushan’s tasselled cap of red Trembled not upon his head, Careless sat he and upright; Neither hand nor bridle shook, Nor his head he turned to look, As he galloped out of sight. Flash of harness in the air, Seen a moment like the glare Of a sword drawn from its sheath; Thus the phantom horseman passed, And the shadow that he cast Leaped the cataract underneath. Reyhan the Arab held his breath While this vision of life and death Passed above him. "Allahu!" Cried he. "In all Koordistan Lives there not so brave a man As this Robber Kurroglou!" Online Source (Kaynak site): www.hwlongfellow.org/poems_poem.php?pid=240 © 2011 - Tacettin Fidan (Above Turkish translation only!) Bildiri: - Yukarıdaki ’Henry Wadsworth Longfellow’ şiirinin Türkçe çevirisi Tacettin Fidan tarafından yapılmış, tercümede kelimesi - kelimesine, yani kelime hesabı uygulanmıştır. - Bu eser kendi [orijinal/Amerikan] İngilizce dilinde hece tertibindedir. Oysa, işbu çeviride serbest nazım şiirin mevzusuna daha uygun görülmüştür. - İnsan hali, eğer bu çeviride bir hata varsa, düzeltilmesi için, lütfen bana e-mail vasıtasıyla bildirin. Teşekkürler. |
Dil Sâdeliği ve derinliğiniz hayranlık uyandırdı... sarhoşluk yaptı.
Saygılarımla Selâm ederim... Vârolun.
İyi ki, bugüne; Sizin eserlerinizi okumakla başlamışım... Bugün de şanslıyım.
Eserlerinizin her biri, üst-üste konulamayacak kadar değerli...
Kadir Yeter. Merkez İlçe- Trabzon'dan yazdım.
w.edebiyatdefteri.com/siir/454381/ruhsan-bey
tacettinfidan