BU ŞİİR DEĞİLDİR
Dokuz yaşında ya var ya yokuz.
Çikolatalar gelmiştir okul kantinine, dünyanın taaa öbür ucunda zannettiğimiz şehirden. Yiyemeyiz bir müddet. Çünkü hemen bitmemelidir. Şiir de biraz böyledir. Adettendi zahir; biz Tahtamescit’in suratsız çocukları C şubesindeydik de, eli yüzü düzgün olanlar, A da yahut B de idi. Mesela Tibet diye bir çocuk vardı başka sınıftan. Sosyal hayatı bile başka sınıf olan. Bizim mahallenin sümüklülerine benzemezdi. Yüzü akça, elleri pamuk gibiydi. Nasıl becerirdi hiç bilemezdik, çikolataları löp löp götürürdü de, eline ağzına bulaştırmazdı. Velet sanki uzaylıydı. Sonra bir de bir"başkası" daha vardı. O, hiç kimseye benzemezdi. Ki, tüm ahali divane. Tibet’te aynı kıza, ben de. Yaş, anca dokuz. O "başkası" şehirden gelmişti. Dünyanın öbür ucundan. Bakışı, keçeli kalemlerin kokusuna benziyordu. Hocamız Cahit Canko. Hatırlayanlar bilir. Barış Manço desen yeridir. Halk oyunları provasındayız. Folklor ekibi için seçmeler var. Yanık yağ ile silinmiş sahnenin üstündeyiz. Türkümüz "Süpürgesi yoncadan Eminem." Dokuz yaşındaki parmağım havada; birisi tutacak ve haydaaa. Dokuz yaşındaki serçe parmağım Tibet’in parmağını bekler iken üstüne beyaz bir güvercin konuyor. O "başkası" nın yüzündeki tebessüm bana doğru yıldırımlar oluyor. Parmağından parmağıma ateşler oluyor. Ne elim işe varıyor ne gözüm oynaştan ayrılıyor. İlk elenen ben oluyorum. İlk kaybeden... Zannımca şiir biraz da böyledir. Derken... Artık herşey geçip gitmiştir. Hiç yaşamamışsınız gibi. Şimdi başka bir hayattasınızdır. Şimdi ekmek kavgası vardır. Amire hürmet vardır, memura rüşvet, fakire "Allah versin" kelamı. Egolara da şöyle en azından bilmem ne derneğinin başkanlık makamı. Sonra taksitler vardır, yeni yeni ihtiyaçlar. İşyerine yeni makina, arabaya bandrol, eve tuz, kıza toka oğlana çikolata... Ama kantindeki çikolata çook geride kalmıştır. O "başkası" da. Unutmaya yüz tuttuğunuz şeyler vardır, yeniden hatırladıklarınız da. Hafızanız canlanıverir. Siz, tam da bilmem neyi okurken hince tebessüm ettirir. Yahut ince bir sızı bırakıveririr koynunuza. Beslemek istersiniz gizliden o sızıyı. Doğrusu şaşılacak şeydir o. Bu ise şiirin ta kendisidir. Ve benim bu yazdıklarım, aslında şiir değildir. Siz bunları okur iken uzaklara dalıp gitmelerinizi, mürekkep eylemektir. |