şubat ayazımı nisan yağmurlarının bereketini çevir be yâryuvarlandım satırlarımda dilim lâl oldu vuslatıma can ver cancağızım zifiri bir geceden sonra düş doğumlarına vekil yüreğim beyaz duvaklı kağıda akıyor özlem yanığı harflerim şubat ayazına maruz kalan bir beden kalemim; Eminönü kıyılarına umut dalgaları vuruyor. Eros’un oku ben bir o kadar hicranın kara yaşmağını takınıyorum. sıyrılmama ramak kala gece karası gözlerini esirgeme gözlerimden hicrandan dudaklarım çölleşmiş. bakır rengi bulutlar İstanbul’umun yedi tepesinde bakma öyle yar durma.. ellerini ver çiçeği yeni açmış erik ağacı dalı gibi uzan bana topla umutlarımı hicranın kara toprağından ilmekledim yüreğimi düşlerime karanlıklardayım Şemsin ol gel cancağızım hasretinden çatlıyor yüreğim.. çölleşmiş dudaklarıma “vuslatla “ düş... yağ üzerime sümbül kokulu bulutlarınla. kirpiklerim; azıcık olsa da ıslansın bulutlarında. lodos’um ol gel cancağızım savur; hicranın siyah gölgelerini bağrı yanık göğsümden. sesini aç yüreğimin.. azıcık kulak versen bile işitirsin be yâr duy yüreğimin kuruyan çığlıklarını. sensizliğimin yürek feryatlarına can ver . dolmamış zamana inat kalemim ol nadasa bırakılmış satırlarımda dua dua savrul iki dudağımdaki gizli dünyamda Marmara’m özlemden kavrulmuş umman’ım. Kız kulesi, varlığınla düş susuzluğunda yavan geliyor cancağızım sensiz; zamansızlığın şövalyelerin esiri dipsiz kuyularda açan gonca gülüm sensiz; yok kalemimin ateşbâzlığı kovuluyor imlalarım beyaz duvakları kağıtlarımda mürekkebimi çektim adreslerinden. bavulu bile doldurmayan yekun hicrana doldurdum düşlerim; hep karanlıkta bölünüyor. yol güzergâhım hiçlik iken tut beni cancağızım ölüm bile hayran kalsın vuslata Züleyha’nın Yusuf’u sevdiği gibi sevdim seni cancağızım gözümü karattım çoktan.. kapat hicranın demir kapılarını adından başka hiçbir cümleyi almayan dudaklarımın hatrına yüreğine yasla ipsiz kuyularıma Leyla gibi savurduğum dudaklarım hicranın susuz çöllerinde..................... mavi düşlerim İstanbul’um gülüm"ün hesapsızca açan dikenlerinden sıyrılsın Mâşuk"u vuslatı ver cancağızım sahiplen adressiz satırlarıma boşa atılan kuru karanfiller gibi yüreğim, Mecnunluğunla savur hicranın şehrimden. içimdeki kırmızı çocuğu baba şefkatiyle al özlem yanığı cümlelerimi.. kapındayım be yâr Kıyılarındayım. yar diye yârlara atlıyorum yarımlığımı tamamla cancağızım sürgüle Kapılarını aç teker teker örtündüğüm umutlarımı al usuldan aman hicran duymasın dilime vurduğum kepenkleri çıkar yavaşça şubat ayazımı nisan yağmurlarının bereketini çevir be yâr kıyılarım mavi sularımla dolsun rest çekecek hicranın siyah şövalyeleri tek bir adım atma geriye sevdicağızım vuslat; doğum sancılı olsa da vakti saatlidir Şems; kuş tüyü ışıklarıyla odama gireken karanlık, ölüme gebe gordion(gülozkan) 10/03/2011 |