Kaderimin Gurbeti
Akan damı eliyle işaret edip peder,
Her gün dedi artıyor yoksulluk ve de keder. Çocuklar da büyüyor okula gidecekler, Cepte yoktur tek kuruş çantasız neydecekler. Yükleyelim ne varsa artık köyden göçelim, İstanbul´da bir yerde yeni hayat seçelim. Olmaz diye bağırdı yüzleri yorgun kadın, Orda da olmayacak göreceksin bak tadın. Senin aklın sarmıyor ben orayı bilirim, Eğer uygun değilse bir gün geri gelirim. Tartışma uzadıkça sinirler de gerildi, Nihayet göçmek için yeni karar verildi. Bir akşam kamyonete yüklediler göçünü. İstanbul doyururdu bizim köyün açını. İki inek bir dana veresiye satıldı, İşe yaramayanlar bir bir çöpe atıldı. Bir gün sonra yoları ulaştı artık şehre, Çocuk çığlıkla dedi bakınsana lan nehre. Nehir değildir ki o denizdir dedi baba, İstanbul çok kibardır sizde olmayın kaba. Amcaoğluna varıp indirelim şu yükü, Salarız yavaş yavaş biz de bu şehre kökü. Kapıya hızlı hızlı vururken bu göçenler, Şaşırıp kaldı öyle o kapıyı açanlar. Hayırdır geçin şöyle nedir neden geldiniz, Burda kaldığımızı sizler nasıl bildiniz. Derken o amcaoğlu gözleri büyüyordu, içinden ana avrat bunlara sövüyordu. Amcaoğlu dur hele indirelim şu göçü, Kaderimin gurbeti yükleme bana suçu. İndirler ne varsa kamyonetin içinde, Fazla birşey de yoktu bizimkinin göçünde. Oturup yeyip içip biraz sohbet ettiler, Yorgun göçmen ailesi gece orda yattılar. Sabah bir ev bulalım olmasın ahım şahım, El yanında kalması bizim köyden de vahim. Dedi kadın adama sinsi sinsi gülerek, Zaten kendimiz geldik bu halleri bilerek. Sabah erkenden kalkıp koyuldular yollara, Kiralık ev sordular gördükleri kullara. Bir gecekonu vardı şehrin en kenarında, Fiyatı da uygundu onların kararında. Hemen eve taşınıp serdiler kilimleri, Baba bir TV alsak izleriz filmleri. Yerinde zıplayarak seslendi büyük oğul, Hele bir dur be oğlum derdimiz film değil, Annen de çalışırsa düzelirtiriz durumu, Duydum yardım edermiş sosyal yardım kurumu. Sabah erkenden kalkıp hemen işe bakmalı, Çocuklar aç kalmasın pazara da çıkmalı. Ararken kapı kapı bir iş buldu babamız, Boşa çıkmadı şükür dedi bunca çabamız. işi erken bulması ne de güzel olmuştu, Nihayet evlerine huzur, neşe dolmuştu. Baba çalışa dursun zaman hızla geçiyor, Yüzü gülen çocuklar eve neşe saçıyor. Anne de girdi işe gündeliğe gidiyor, Az olsa da evine o da katkı ediyor. Zaman hızla akarken farkına varmadılar, Geleceği düşünüp kendine sormadılar. Bir akşam eve baba yorgun argın dönmüştü, Hastayım dediğinde tüm ümitler sönmüştü. Çalışamaz demişti hastanedeki doktor, Ameliyat gerekli yoksa hiç ümit yoktur. Ameliyat pahalı gerekli çokça para, Öyle ucuz kapanmaz sende açılan yara. Elde yok avuçta yok bir de kira belası, Yine tüttü burnunda damı akan sılası. Derken baba birkaç gün gidemeyince işe, Yokluğun o sert yüzü hemen yansıdı aşa. Ne yapalım dediler başa gelen çekilir, Gün olur devran döner belki gurbet yıkılır. Baba gittikçe düştü, vücuttan güç çekildi, Dağları aşan dizler, düz yollarda büküldü. Hastanenin kapısı yeni adres olmuştu, O yiğit delikanlı ah nasıl da solmuştu. Hastaneye yatalı doktor ümit yok diyor, O ki taş olsa yiyen ne içiyor, ne yiyor. Bir akşam hastaneden acı haber duyuldu, Eşi dostu kim varsa hemen yola koyuldu. Yas fizana ulaştı evi acı bürüdü, Üç beş seveni vardı mezarlığa yürüdü. Mezar yeri almaya paraları yetmedi, Ah bu gurbetin derdi can verince bitmedi.. Dağıldı konu komşu kaldılar mı başbaşa, Şimdi kim dur diyecek gözde sel olan yaşa. Anne keder yığını, çocuklar ondan kötü, Kaderin bu gurbeti sılada taştan katı. Anne çalıştı durdu iki çocuk sokakta, Böyle kötü yaşamda tehlike hep şakakta. Derken dayanamadı anneleri pes etti, Duyduk bir akşam O´da yad ellere yâr gitti. Çocuklari aldılar bir yuvaya verdiler, Kaderin gurbetinin acısına erdiler. Hasan Ilter |