yüreğim;meczuplar gibi isyan çığlıkları atmaktagecenin zifiri karanlığındaki kör noktalarda sesim yankılanırken sen, neden duymuyorsun beni cancağızım? yüreğimin kabuk bağlamış yaralarımı Galata Kulesi tuz basarken gece karası gözlerin bir tokat gibi çarpıp duvardan ruhuma geri dönmekte düşler ülkesine girerken yüreğim; meczuplar gibi isyan çığlıkları atıyor ve durmaksızın sana doğru koşuyorum hicran; oyununun son perdesinde vuslata koşup kor ateşimde yanıyor.......................... maviydin; Marmara"nın hırçın dalgaları gibiydi saçların yüreğimi kaybetmeden önce bilemezdim belki de gök’ün esrarını gökkuşağı; İstanbuldaki bütün ayrılıkları toplayarak vuslat kokusu yaymakta. Haydarpaşa; hicranın acısından ördüğü duvarı yıkma telaşına girip heycandan eli/ayağı karışıyor umut dolu bakışlarının yerine güçlü duran edasını çabucak kavramakta özlemim; sessiz ve çaresiz bir yerde kıvranırken yüreğim; maviliğini işlemişken içime sana biat eden kalemim nedense duruyor durduğu yerde boğazımda düğümlenen hıçkırıkların senfonosinde cancağızımı aramaktayım............. seni öylesine sevmişim ki özlem yanığı gözyaşlarımı bile buğday tenime maviliğini kazımakta tesellimi ediyor kırmızılığımı? kaldırımının siyah gölgelerinde sessiz ve ürkütücü karanlığında düş’ün bile Şems gibi cancağızım varlığına sığındım kaç kez Kız Kulesine bakan penceremin pervazına mavi halıdaki parıldayan her gümüş pulda hicranı süzüm yüreğimden def etmekteydim Esen lodosun serinliği getiriyor kokunu ayrılık motifleriyle süslediğim Eminönü’nü cıvıl cıvıl renkler hakim zaman döngüsünün saat dilimlerinde sana koşarken hicran yenik, yılgın ve çaresiz Zamansız başıma bağladığı kara yaşmağı Şems’in göz alıcı ışığıyla yırtmakta beni, benden alan cancağızım.............. gordion 21/02/2011 |