Kara bir geceAkşam dökülüyor kentin öbür yüzüne, Güneş şimdi kaybetti çocuksu sıcak yüzünü. Sokaklarda yaramaz çocuklar bir bir kayboldu.. Köşe başından pembe rujlu sahte fahişe gülüşleri, Kentin caddelerinde ürkek ve titrek yankılanıyor. Kaldırımlara benim yalnızlığım lapa lapa kar gibi dökülüyor. Islaktır artık eski zamanlardan kalan kaldırım taşları, Bahçe duvarları yıkılmış, sıvaları dökülmüştür evlerin, Kentin arka yüzündeki sokaklar dar ve karanlıktır, Sancılı yokluklar, boynu bükük gülüşler vardır. Kentin kenar mahallelerinde, Neşetin nağmeleri çiçekli evden, Islak kaldırımlara dökülür. Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen. Biraz ilerdeki evin penceresi açıktır, Tül perdeler beyaz bir uçurtma gibi karanlıkta dalgalanır, Tok ve gür şiddet sesleri kentin semalarına dağılırken, Bedbaht bir kadın ananın hıçkırıkları, Dar ve karanlık sokaklara inci gibi dökülür. Yokluk şiddeti, merhamet çaresizliği doğurmuştur, Doğum kanlı ve sancılıda olsa. Gülün gülen gözleri mordur artık, Beyaz teninde mor güller sancılıda olsa açmıştır, Kentin diğer yüzü oldukça aydınlıktır, Nur yağar geceleri güvercin malikânesine, Aydınlık ve parlak camlı sundurmadan uçuşan gülüşler, Caddelere dökülürken uşakların alkışları kenti süsler. Manikürlü ve zarif ellerdeki ojeler kente bir yıldız süsü verir. Ellerindeki fincanlara şuh ve şehvetli dudaklarındaki ithal rujlar bulaşmıştır. Pedikürlü ayaklarındaki rugan derili yüksek ökçeli ayakkabılar, Ağdalı bacaklarındaki ithal ten rengi ipek çorapla bütünleşmiştir. İçerideki egzotik görüntü, beynimdeki matematiksel denkleme eştir, Ve ben kahkahalarla gülümserim, Beynimde seyrettiğim bir filmin sahnesi gösterime girmiştir, Bir Fransız filmi ve randevuevi, İçerideki görüntüye eştir, Gülümserim. Bu gülümsemeler yolumu kısaltmıştır. Aydınlık cadde sonundaki karanlık malikânem, Kapıdan içeri girdiğimde her şey bitmiştir. Oturduğumda. Gözlerim takılır karanlıklarda bir yerlere, Yüreğim mültecidir, ruhum isyanda Anadolu’nun tam ortasında, bu virane kentte. Bir garip hüzün kaplar soğuk odamın tavanını, Paslı halkalarda urganlar sallanır, Ağlamayı unutmuştur yalnız duvarlar, Sensizlik katıktır akşam ekmeğinin yanına Sevdalar sürgünde aşk, aşk artık yoktur. Karanlıktır artık Anadolu’nun bu virane kenti.. Paslı çivilerle yürek duvarıma taktığım isimler, Aydınlık yarınlarda belki bana yine seslenirler Gözlerimdeki senaryosuz bir filmin galasında, Azrail başrolde bense figüranımdır, Sabahsızdır artık gecelerim, bedenim kefensiz, Ölüm nedir ki Anadolu kalsada bensiz. Ruhumda ağrılı ayyaş sancılar, Küfelik olmuştur artık karanlık gecelerim, Rüzgârın melodisi kulaklarımda, Bir yalnızlık senfonisi çalarken, Dişlerimin arasında kalmıştır, Gidenin son gülüşü, Kelimeler boğazımda düğüm düğüm, Bu gece sabah olurmu sensiz Gülüm. 12-02-2011 Orhan YILMAZ. |