ALIŞAMADIM
beni bu koca şehirde
bir başıma yalnız bırakıp gideceğin hiç aklıma gelmemişti, biliyor musun... benden ayrılalı tam yedi gün oldu. koskoca yedi gün yüz altmış sekiz saat. oysa... birbirimizden bir saniye bile ayrı kalamazdık. ne zaman geç kalsam, pencerede beklerken bulurdum seni. öyle özlüyorum ki... sabahları işe gitmek gelmiyor içimden. sen varken iple çektiğim saatler, geçmesin istiyorum. gittiğin günden beri ayakkabılarımın. bağlarını çözmedim, öyle giyip çıkartıyorum, sen bağlamıştın diye. zamanlı zamansız, nedenli nedensiz, tatışmalarımız geliyor aklıma. inan... bunları dahi özlüyorum. hasta olduğum günler geliyor aklıma, bana gösterdiğin ilgi, bir eş bir sevgiliden çok, bir anne şevkatiydi sanki. bazen bu ilgiyi görmek için. rol yapıyordum, hastaymışım gibi. koşuştururdun deli olurdun, ne yapacağını bilemezdin. hoşuma giderdi benimle ilgilenmen, sevgini göstermen. kıs kıs gülerdim. üstüme örttüğün battaniyenin altında. oysa ben sana hastalığın da yapamamıştım, bunların hiç birisini. gerçi sende. beğenmezdin ya yaptığım şeyleri. sana gelirken, ilk kez bu gün uğradım, gittiğimiz kır kahvesine. aynı garson elinde iki çayla geldi. gözleri seni arıyordu. nerde dercesine. elindekilerini bırakmasını oturmasını istedim masaya. getirdiği çaydan yudumlarken seni sordu. anlattım uzun,uzun. acımı anlıyordu. başını öne eğmiş dinliyordu öğlece. bir müddet sonra. doğrulup yüzüme baktı. buğuluydu gözleri, belliki zor tutuyordu kendini. ağlamamak beni üzmemek için. dudağındaki belli belirsiz tebessümle, bir eli omuzumda başını sallayarak, ayağa kalktı boynunu bükerek. o da üzülmüştü zamansız gidişine. kalkıyordum ki yanıma geldi, senin en çok sevdiğin, papatyalardan yaptığı demeti, uzatarak sana getirmemi istedi. bunlar ondan,kırmızılarsa benim aldıklarım. bak... sevdiğin yağmurda yağıyor, göz yaşlarımla birlikte toprağına. ben artık gideyim istersen. haftaya yine gelirim. malum bu gün pazar. sabah çıkarken bıraktığım, yıkanaçak bulaşıklar, ütülenecek gömleklerim var. sen varken düşünmezdim bunları. ah... canımın içi, ne vardı sanki bu kadar erken gideçek. sen gittiğinden beri, dualarla yalvarıyorum tanrıya, benide yanına alsın diye. nasılsa alişır geride kalanlar. sensizliğede, bensizliğede. Hüseyin Sırrı Talay |
Yağmurun gözyaşına karıştığı gibi sevda da kara toprağa karışmış.Yağmur , gözyaşı , aşk ve toprak dörgeninde kalmış bir yanda yaşama tutunmaya çalışırken diğer yanda ...Çok etkilendim şiirinizden.İlahi takdir sayın şair ne denilebilir ki.
Yüce Yaradan öyle emretmiş .Eminim ki melek kanatlarında cennette sizi görüyor duyuyordur sevdiğiniz. Böylesi safi bir sevginin duyulmaması imkansız ki Allah bile aşkı şart koşmamış mı kuluna.Onunla insan olabilmenin kurallarını yazmamış mı kitabına. Yüreğinize esenlikler diliyorum.Ve son olarak diyorum ki bu kadar acı muhatabını bulunduğu yerde daha çok acıtır.
Saygılarımla.