KIRMIZI KARANFİLİN AŞKI (1)ŞİİR: Muhip Erdener SOYDAN (babam) Doğum tarihi: 20 Ekim 1943 Ölüm tarih : 15 Ekim 1986 Küçük kız eğildi Kırmızı bir karanfil kopardı Saçları kıvır kıvırdı kızın Karanfil de elinde Kıvır kıvır kıvrıldı… Dedi ki: “Küçük kız, daima senin olayım, Beni bir bardak suya koy Sana yakın, yanında solayım.” Küçük kız gülümsedi, Annesini çağırdı: “Anne, bak bir çiçek kopardım. Biraz gelir misin? Ne olur, bana biraz su dolu, Bir bardak verir misin?” Annesi suyu verdi. “Al kızım karanfili, Bu suya bırak” dedi. Minik kız karanfili, Suya bıraktı. Kalbine bastırarak, Kokladı… kokladı… Minik kız büyümüştü, Küçük bir afetti o… Ne günler geçirmişti karanfiliyle. Yıllar geçmesine rağmen, Karanfil solmamıştı. Minik kızın aşkından, hatta Tomurcuklanmıştı… Tomurcuklar açıldı Kızın büyümesiyle… İçinden kırmızı karanfiller Doğmuştu yeniden. Güzel kız daima, Gülüyor, gülüyordu. Keder yoktu onun içinde. Fakat karanfil buna, Çok üzülüyordu. Çünkü küçük kız, unutmuştu onu… Günlerce suyu değişmedi karanfilin Yavaş yavaş boynu büküldü Yeni açılan tomurcuk karanfiller, Solmaya yüz tuttu. Korktu bundan karanfil, Hem çok korktu… Bu açılan tomurcuklar, Aşkının çiçekleriydi küçük kızın. Maziyi düşünmeye başladı, İlk koparıldığı gün,minik kız onu, Kalbine bastırmıştı. Ama şimdi artık, Ağlamak istiyordu. Ağlayamıyordu karanfil. Allah ona göz yaşı vermemişti ki… Bir gün kapı açıldı, Yüreği hopladı karanfilin. Minik kız girmişti içeri. Fakat o yanındaki kimdi? Karanfil onu tanımıyordu Ama anlamıştı hakikatı… Değişmeyen suyunun nedenini, Anlamıştı… Tomurcuk karanfillerinin, Neden solduğunu, Anlamıştı. Bir ara bir ses duydu Güzel kızla yabancı konuşuyordu. Görmemek için gözlerini kapattı. Çünkü, Yabancı , küçük kızın ellerini tutuyordu. Ağlayamadı karanfil. Dilek diledi Tanrı’sından “Çiçek olacağıma, Çölde bir taş olaydım; Aşkım için ah Allah’ım Bir damla yaş olaydım.” Günler, günleri kovaladı aradan İnim inim inledi karanfil Kalbindeki yaradan Ah ağlayabilseydi Belki o zaman sevdiceği görür, Üzülürdü… Güzel kız görmedi onu. Aynı minval üzere geçti günler Suyu bitmek üzereydi karanfilin Başını son bir gayretle kaldırdı, Yalvardı Tanrı’sına: “ Artık lüzumsuz yere, Yaşatma beni Tanrım. Son dileğim, senden Bir damla göz yaşımı Esirgeme ne olur benden…” Dayanamadı Tanrı… “Ağla” dedi; “ ağla…” Birden yapraklarının arasında Bir su damlası gördü Güçlükle gülümsedi, İşte ağlıyordu… Demek gözyaşı buydu… O sırada içeri, Kızla yabancı girdi Kederlendi karanfil Bağrındaki damla büyüdü… Genç kız karanfili gördü Hatırladı. Yabancı, dudak büktü: “Artık solmak üzere, Bırak, at onu…” Karanfil ağladı, ağladı… İşte, o günden beri, Bütün çiçeklerin, Ve karanfilin Taç yapraklarını aralarsanız, Bir çiğdem tanesinin Bulunduğunu görürsünüz… Bu çiğdemler, Sönmeyen bir aşkın Arda kalan izleri Ve solmakta olan çiçeklerin Sızılarıdır. Muhip Erdener SOYDAN 27/01/1963 Pazar Saat 13:25 |