)(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-)(((-76-)(-)(-)(
…………………………………………………………………………………………………………………………………………..
Acep Ben Ne Dedim O Şivekâra Acep ben ne dedim o şivekâra Bugün yine yüz göz eğri, kaş eğri Yıkmış fesi zülfün dökmüş kenara Selvi nâzım zülüf kesmiş baş eğri İçmiş gelir yâr sığamış kolunu Tutsun üftadeler sağ ü solunu Gelsin rakip ayıklasın yolunu Dokunmasın ayağına taş eğri Nuri cana yetti bu nâr-ı hasret Tuttu etrafımı gam ü kasavet Bilmem nedir ya rab bu sırr ü hikmet Sardı canevimden bir ateş eğri …………………….. TOKATLI NURİ …………………….. Asıl adı MAHMUD, TOKATLİ NURÎ olarak da bilinir (d. 1820, Tokat - ö. 1882 Samsun), âşık geleneğinin bütün özelliklerini taşıyan başarılı şiirleriyle ünlü halk ozanı. Okuma yazmayı, din ve tarikat bilgilerini babası Molla Veliveüddin Efendi’den öğrendi. 1837’de Tokat’a giden Erzurumlu Emrah’la tanıştı, onun çırakları arasına katıldı. Nurî mahlasını da onu yanından hiç ayırmayan Emrah’tan aldı. Kısa sürede ün yaptı ve Anadolu’da çeşitli yerleri dolaştı. Emrah’ın ölümünden (1860) sonra, katıldığı bütün fasıllarda önce onun şiirlerini okuma¬yı âdet haline getirdi. Nurî, araştırmacıların ortak kanısına göre, ustası Emrah’tan daha güçlü bir âşıktır. Şiirleri gerek ölçü, gerek dil bakımından kusursuz, söyleyişi içtendir. Aruz ölçü-süyle de şiirler söylemiş ama daha çok koşma ve destanları ile ün kazanmıştır. Yaşamı üstüne bilgilerle şiirlerinin topluca yer aldığı iki kitap Ahmet Talât (Onay) (Asık Tokatlı Nurî, 1933) ve M. Zeki Oral (Tokatlı Aşık Nurî, 1936) tarafından yayım¬lanmıştır. …………………………………………………………………………………………………………………………………………………………… )(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-)(((-76-)(-)(-)( Ne dedim yine ben o nazlı yare Bu sebeple eğri imiş kaş gayrı Dokundum mu acep bir zülf-ü yare Fena kızmış nazlı yarin koş gayrı Arıyorum cevap vermez çağrıma Bu tavrı da çok gidiyor ağrıma Hançer olur söz saplanır böğrüme Bundan böyle ağrımaz mı baş gayrı Ey sevdiğim nedir kavl-ü kararın Hem banadır hem kendine zararın Bir tutam saç senin son bergüzarın Vura vura yara oldu döş gayrı İnsafın yok mudur nedir bu eza Sevda ateşime su döktün köze Seni sevdiğimi ben yaza yaza Kılavyede silindi bak tuş gayrı Seni sevdiğimi duymasan da bil Lalezar şenlensin hüzünleri sil Sevindir seveni yüzüme bir gül Şu kibir dağını no/lur aş gayrı Zaman mefhumunu durduruversem Kalbimi çıkartıp önüne sersem Kapını çalıp da merhaba dersem Elde çiçek gelir isem şaş gayrı Hele de Lüzumsuz gül hele hele Görünce karşıda kopsun velvele Böylesi bir fırsat geçer mi ele Deli yürek nasıl olmaz kuş gayrı Sadık Dağdeviren Aşık Lüzumsuz |
sende bir yan yan bakmalisin ozaman
güzeldi degerli dost yüreginize saglik
sonsuz saygimla