çiçekler yaşlandı kuraklık devam ederken
taşlar konuşuyordu bir bilmedik zamandı
su susamışlıktı gözden akıyordu yolcu yoktu yollar boşalmıştı ağlamak geliyordu umutlar boşanmıştı metroda yanlız insanlar geziyordu marketler ışıklanmıştı alışverişler boğuyordu tezgahlar yağlanmıştı futbol maçlarına gittiler açılışlar darma dumanlanmıştı gözler çivilenmişti petrol sıkıntısı başlamıştı nerdeydi zamana sahip efendiler göz ve gönüllerden hicret mi etmişti takvim kağıtları yerlere saçılmıştı sinemalarda filmler yoktu aktörler ölmüştü yönetmenler çıldırmış senaristler dağlara kaçmıştı sadece kameramanlar geziyordu ellerinde sandviç ekmek biz oturmuş tüm bu olan biteni seyrediyorduk Galata Köprüsü yaşlanmıştı Eminönü’nden son vapura bindik dalgalar boyumuzu aşmıştı kaptan köşküne çıktık kaptan izne ayrılmıştı dümen dönüyordu kendi kendine iki kişiydik bekleme salonunda birbirimize baktık öylesine öylesine anlattık olan biteni kendimize sırf kendimize masal olsun diye |