ANKARA (MASAL ŞEHİR)
‘ Ve sen Ankara/m, rüzgârıma üşüyen şehir’
Haydi, uyut Ankara, uyut şimdi beni de, Ayazında üşüyen bir garip resim olur. Islandım yağmurunda kurut şimdi beni de, İklimine dokunan bir garip mevsim olur. Ufkunun ötesinden dönülmeyen zamandım, Gece hülyama düştün, göğünü deniz sandım. Bedenim bir hayale akarken yavaş yavaş, Gönlümün yamacından boşalıyor bir nehir, Ankara, fırtınama, ansızın gelen şehir… Durgunum ey Ankara! Yağmurun kadar durgun, Vuslatın uzaklaşır sonra kaybolur gözde/n. Vurgunum ey Ankara! Yağmurun kadar vurgun, Hasretin parçalanır, ruhu taşıyan özde/n. Göğündeki buluttan kan dökerim gülüme, Ankara, el sallarım hem sana hem ölüme. Kalemin ellerimi yakarken yavaş yavaş, Dökülen küllerimi savuruyor bir şiir, Ankara, sessizliği, sessizce delen şehir… Ey şehir! Uzaklardan bana bir kez gül desem, Susarsın kanlar akar, parmağımın ucundan. Gel desem, gel Ankara, kırıldı gönül desem, Sığamam toprağına, kayarım avucundan. Deniz kokan göğünde düşlerimi bıraktım, Sen bende vardın ama ben sana hep uzaktım. Gözlerim gökyüzüne bakarken yavaş yavaş, Nidama sükût olur, bağrıma akan zehir, Ankara, gözyaşımı usulca silen şehir… Şimdi bağrına gelsem, en gözde yerde dursam, Ey Ankara! Gecende benimle üşür müsün? Anka misali doğup kalbinde yaşam kursam, Bir masal ülkesine benle dönüşür müsün? Haydi, söyle Ankara, ne varsa aşka dair, Seni bin yıl sonra da duyacak elbet şair. Çıkacak can bedenden bıkarken yavaş yavaş, Gözlerin masal olur içine çeker sihir, Ankara, hayalime usulca gülen şehir… Susma sen ey Ankara/m! Dil yaram, gözü karam, Suskunluğun sesimde kaybolan bir nefestir. Benim ezelden beri dilime düşmez kelam, Sesin yorgun bedene ruh olan bir nefestir. Masalına bıraktım, uyut düşünde beni, Toprağına harmanla son öpüşünde beni. Gözlerim masalından çıkarken yavaş yavaş, Öpüşünde gizlenir, ömrümü çalan ahir, Ankara, öldürürken kendi de ölen şehir… |