SOSYETE MELAHATBugün Benim için ’özel bir gün.’ Aradan tam otuz yıl geçti, Gençliğimin ateşli günlerinden... Nerde akşam orda sabah olanbir gençliğim vardı. Kaç gündür aradan geçen yılları, Sanık sandalyesine aldım sorguluyorum Ve ben ne yaptım şimdiye kadar? Bir ara Melahat’ın olduğu bir mevzuya denk geldim. Hani şu bizim ‘Sosyete Melahat’. Hep süslü püslü giyinen, Yüzüne makyaj vurdu mu! Yüzü yağlı boya tablosu olurdu. Çoğu zaman Beyaz ve dar mini bir etek giyer, Üstüne de kırmızı bir buluz. Mahallede tespih sallayan, Bütün gençlerin gözlerini üstüne çekerdi Ve düşlerini süslerdi. Aslında soracak olursan, Yüzüne bakan yoktu sadece başka şey... Ben lise son sınıfındaydım Günün birinde Bu sosyeteyle arkadaş olduk Boş derslerden okuldan kaçar Onunla volta atardık Bu köşe benim Şu köşe senin diye... Bir babası vardı, Ayakkabılardan çivi çeker Sonra yerine yenisini çakardı. Babası fakirdi, Zaten Bu yüzden bizim mahallede oturuyorlar ya! Ama Melahat bir sosyete kızı gibiydi. Bir gün Gene okuldan kaçtım, Bizim sosyeteyle buluşmak için. Bu sefer volta atmadık parklarda. Bir bekâr evinde buluştuk. Zaman Nefisle savaşılan bir zamandı. Bir odada, Yan yana oturmuştuk Başım önüme eğikti Daha ateşli günlerimin ilk günüydü.. Bir ara Elimi tuttu, Ve elimi tutar tutmaz Kalbim gümbürdemeye başladı Çok heyecanım vardı İlk kez Bu kadar yakındın bir kızla Bir anlık arkadaşların dediği içimden geçti: ’affetmeyeceksin!’ Ama Ayakkabılara çivi çakan babasını hatırladım Kendisine acıdım Hemen elimi çektim Ve ardıma bakmadan çıkıp gittim. Babasına acımıştım Zaten mahallede Melahat’a acıyan yoktu... O günden sonra uğramadım ona Sonra ne oldu ona bilmiyorum. Lisenin ikinci devresine geçmeden O mahalleden taşındık... Günün birinde Onu markette alış veriş yaparken gördüm. Bu sefer yüzünde Kiloyla boya yoktu Bir de dar ve mini eteği yoktu Ve kırmızı bluzu da... Bunun yerine Başına bir yazma bağlamıştı İmana geldiğini düşünüyordum içimden Ama Yıllar sonra anlayacaktım daha imana gelmediğini... Beni tanımaması için Oradan ayrıldım, Köşe başında çıkmasını bekledim Dışarı çıkınca Evine kadar dikiz ettim. Sonra anladım ki Onlar da bizden birkaç ay sonra Mahalleden taşınmışlardı. Yeni evleri Birkaç mahalle aşağıdaydı. Bana hakkı geçmişti. Ne de olsa onun sayesinde; ’Artist Nebahat’ı, Erkek Sabiha’yı, Alevi ve birçoklarını tanımıştım. Ne de olsa Ateşli günlerimin ilkine Kibrit çakan oydu. Bir sefer Kitapçıda kitaplara bakarken Onunla karşılaştık. Beni tanımadı. Ama ben onu tanımıştım. Zaten nasıl tanıyacaktı ki? Onca kişi onu tanır Ama o hiç kimseyi tanımaz. Bazıları müstesna. Adını hiç unutmam ’Sosyete Melahat!’ Kitapçıdan sonra Onu bir daha göremedim. Daha sonra, Kulağıma bu şehirden Taşındıkları haberi çınladı. Hakkını yememek lazım Hoş bir sosyeteydi. Aradan otuz yıl geçti. Ve hâlâ ismi kulağımda çınlıyor ’Sosyete Melahat’ diye. Artist Nebahat’a benzemezdi Hareketleri ise Erkek Sabiha’ya hiç benzemezi Kendisi gibi biriydi. Canı ne isterse onu yapardı. Uçmak mı? Uçardı... Sevmek mi? Severdi... En önemlisi Herkes ona ’eyvallah’ çekerdi. Bu otuz yıl içerisinde Ben de çoluk çocuğa karıştım. Şimdi Beni akşamları evde bekleyen bir ailem var. Artık Nerde akşam orda sabaha paydos ettik. Ve ben mutluyum, buna razıyım... Sosyete Melahat’ın Nerden aklıma geldiğini bana sorarsanız Aslında ben de bilmiyorum Yazık oldu Melahat’a, Kim bilir şimdi hangi mahallede! |