***Şiyar-ı Gazel (Hicran yarası)
Kalem kırılmadan
Kelam düşü/yordu Akordu bozuk bir kemanın telleri gibiydik Şiyar Acem ellerinde insafsızca gerildik Göğsümüzü siper ederken âlemin kahpeliğine Vicdanımızı kollamayı beceremedik Bereketsiz yağmurlara barikatsız yakalandı topraklarımız Merhamet Nedamet Ve hükümsüz bir adaletin koynunda hüküm süren atalet Ne yana döndüysek mayın tarlası Telef olup gitti meyveye duran körpe umutlarımız Ah! Şiyar Varlığında yıllar yelkovanla geçerken Yokluğunda anlar akrep gibi ağırdı Ambalajlı cümleler nizami bir manga misali dizilirdi dudaklarımıza Ve esas duruşta komut beklerdi anlamsız bir elveda Perde perde çoğalırdı azalan yanlarımız Nihavend faslı sitem makamından geçerken Reklam arası sevişmeler başlardı Bu nasıl bir yazgıydı Şiyar Bu ne makus bir talih Ne vakit sevda garından bilet alsa gönül Sinsi bir aralıktan el sallıyordu ayrılık Hicran yarası, yaşamaktan bezdiriyor Şiyar Ki acı patlıcanı da kırağı çalar Yan(ı) lışlar doğrulara semer vuruyor Bilmez misin Şiyar Gölgelerin boyu en çok güneşte uzar Cümle âlem kör, ahraz ve sağır Bütün inişler yokuş, yürüdüğümüz yollar bayır Eğreti günaydınlar pelesenk olmuşken dilimize Ve hiçbir gün ağarmazken gökkubbenin göğsünde Güz yaprakları misali dökülen ömrümüzü Takvimler geri getirebilir mi Şiyar Ki aşk dediğin, yüreğin ufku kadar Ah! be Şiyar Sükûtu ahval jilet olup keserken damarlarımızı Nemrut bostanında nar Mahpus damında firar Üstü açık bir mezar gibi beklerdim yollarını Tut ki pulsuz bir zarftı dudaklarım Ve sen okuyamadın mektuplarımı Biz ki âlem-i ervahta bela demişiz Âmenna Lakin kral çıplak Şiyar Kral çırılçıplak Rukiye Küçük |