KÖPRÜBAŞI'NDA DURUP İLKGENÇLİK SULARINA BAKMAK
Biz hep yanlış mevsimleri giyindik
Şiirin üşüyen yalnızlığına Umarsız düşlerin penceresinden Ürkek çırpınışları acemi bir sevdanın Rayları yanlış döşenmiş trenlerle Kalplerimizin orta yerinden Köprüler, saat kuleleri Ve yeraltı nehirlerince süzülüp Yas tutan kentlerin gurbetinden geçtik Saf aşkı gözlerinde taşıyan bir kızın Hiçbir zaman tutmadık elini Eski romanlardaki gibi Parkların kuytusu, ıssız yollar Hiç fısıldayamadık en utangaç sözleri Bunaltıcı taşra kasabalarında Genelev kadınlarıydı içtenliksiz Sevişirken dudaklarını kaçırıp duran Adları kader, yüzleri yitik Şimdi unuttuğumuz Islak hüzünleriyle vardılar Ömürsüz egemenliğin ilk sevgilileri Biz hep yanlış es’lerde durduk Bilir Opera binası, yaşlı piyano bilir Çocukluğun sandalı, andante Vivaldi’nin minöründe ağlarken Gelincikler, hani kırlarda andız gibi Azaldığımız bir akşamüstü İncecik ipine tutunduk Sessizce yüreğimizi geçirmek için İğne deliğinden Umutsuzluğun ve kederin... |
Gelincikler, hani kırlarda andız gibi
Azaldığımız bir akşamüstü
İncecik ipine tutunduk
Sessizce yüreğimizi geçirmek için
İğne deliğinden
Umutsuzluğun ve kederin...
yüreğine kalemine sağlık üstad. çok hoş ve çarpıcı bir şiir olmuş...