NUTUK-3 (Gülce/Bahçe)
Bölüm-3
N) e anlatıyor N (U) utuk, neyi vurguluyordu? Be (T) erin beteri durumlara düşmeden, Çok (U) zak zannedilen, İsti (K) rarlı yol ve yöntemlerle, o gün için Belki (Ü) topya denilebilecek hayallerin, istenildiğinde Pekâlâ, (Ç) alışılarak kazanılabileceğini, Bir yandan her şey karmaşıkken diğer yandan Karmaşık görünenlerin biraz daha netleşebileceğini… Kongreler bu netleşmenin en önemli dayanağıydı. Gün, yirmi yedi/yirmi sekiz Haziran gecesi… Alır götürür Sivas’ tan esen rüzgâr Kehribar gözlü Mert insanımın şehri, Bağrı yanık sarp Erzurum Dağlarına. Hiç uyumadan geçirilen bir gecenin sabahı, bayram… Yol uzun Yol yorucu… Külüstür oto yorgun Yolcular yorgun, Sürer bir hafta… Bin dokuz yüz on dokuz Tarih üç Temmuz, Varılır nur dağına… İstanbul Hükümeti’ nden gelebilecek menfi emirleri denetlemek ve önlemek için haberleşme kanalı olan önemli merkezlerde tedbir almak üzere komutanlar uyarılır; 5 Temmuz 1919… Bu Kongre Tarihi Önemiyle Bir kilometre Taşıdır. Ne var ki, Hâlâ bunun farkında Olmayan, yetki sahibi Kişiler olabilmekte… Bir yandan Komutan, Vali gibi önemli devlet erkânı Bir yandan Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Erzurum şubesiyle temasa geçilir. Bu arada İstanbul Hükümeti’ nce görevinden alınan Vali Münir Bey ile Bitlis Valiliğinden ayrılan ve İstanbul’ a gitmek üzere Erzurum’ dan geçen Mazhar Müfit Bey, Mustafa Kemal’ in emriyle Erzurum’ da kalırlar. Bütün bunlar gösteriyor ki; Erzurum Kongresi Her ne pahasına olursa olsun Yeni bir oluşumun ayak sesi Ve bu sesin ilk Ilık nefesi… .....Samsun’ dan doğan güneş ..........Amasya’ da parladı. ...............Sivas’ la ikiz kardeş ....................Erzurum, az zorladı… Vali Mazhar Müfit Bey ve Münir Bey bir yanda, öte yandaysa 15’ nci Kolordu Komutanı Karabekir Paşa, Rauf Bey ve İzmit eski Mutasarrıfı Süreyya Bey, Karargâha bağlı Kurmay Başkan Kazım Bey, Kurmay Hüsrev Bey’ le Doktor Refik Bey; Bir araya gelirler Çözüm önerilerle, İşe derin dalarlar Eldeki verilerle. Mustafa Kemal ile arkadaşları hemen Genel ve özel durum değerlemesi yapar; Kimi taşı gediğine koyar kimi de sapar, Tehlikeleri yaman fedakârlığı kadar. Milli gaye uğruna ortaya atılanı Yalnız saray, hükümet ve yabancı yok eder! Ama memleketimi sarmışsa büyük keder, Kim kıymete alır ki, kaşları çatılanı? Her şeyi göze alan gerektiğinde ölen Amacından sapmayan milleti aldatmayan Kararlı önder lazım boşa atıp tutmayan… Kalp gücünü duymayan ölümü şan saymayan, Makam mevki ardında çark çeviren gelmesin! Gür sesiyle milleti hakkına sürüklesin… Görevden alınan Mustafa Kemal, her türlü sonuca hazır bir hamal! O’ nunla açıktan yola çıkanlar, tehlikeyi baştan göze alanlar Ve bu harekete evet diyenler… Bu Görüş Konuşma Ve gereken Açıklamalar Sonucu bir süre Bekleyip düşünmenin Özel görüşme yapmanın Daha doğru olacağı… Tekrar toplanıldığındaysa; “ İşin başında Mustafa Kemal Kalsın” denir, yardım sözü verilir. Bu arada Münir Bey bir süre için Fiilen görevden ayrılır, mazeretle. Resmi sıfatı şeklen biten Mustafa Kemal, Bir üst komutanmış gibi emirlerinin derhal Kabul görmesini başarı için temel şart koşar Ve son verilir toplantıya, benimsenen bu noktayla. Elbette bir toplantı ile bitmez bu işler… İstanbul Genel Kurmay Başkanlığı makamı; Cevat ve Fevzi Paşa halefle selefmişler. Barış komisyonunda İsmet Bey’ den başlayan, her yerde temas ile ilişkiler zinciri… Komutan, subay, devlet katındaki adamı, alır halkasına hep ileri gelenleri. Kıvrak bir zekâ ile sabır, emek demişler; görüp anlaşılır ki, bu çarkta böyle işler… ...Bu noktaya gelene dek .....Kolay olmaz Erzurum pek. .......Ama halkı ve askeri .........Sevgisiyle öbek öbek… Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti, 3 Mart 1919 ‘ da bir kurucu hey’ et meydana getirmek üzere Erzurum’ da şube açar. Şube, Trabzon ile anlaşarak 1919 senesi 10 Temmuz’ unda Erzurum’ da bir Vilâyât-ı Şarkiye Kongresi toplamak ister. Bu Niyet Güzeldir Ama şartlar El vermez buna. İl temsilcileri Seçilemez bir türlü! Kongre’ nin toplanması Çok önemli oysa! Bir millî dâvâ Bir diriliş İşiydi Şimdi De… İllerin her birine açık telgraflar gider. On üç günlük gecikme ile sorun da biter, Yeterli temsilciyi toplar kongre sonunda; Yirmi üç Temmuz güz’ ü, Palandöken gülümser! .....“ Efendiler, millî mücadele’ ye ..........Ordu mensuplarının desteğini sağlamak, ...............Askeri ve millî mücadele’ yi birbiriyle uyumlu yürütmek çok önemli…” Böyle diyordu Paşa, yürürken o ateşe Kıymetin âlâsını verir asker barışa Açlık, susuzluk, sevgi, savaş nedir, o bilir! Temmuz sıcağı nedir, nasıl girilir kışa… Vekâletle idare… Trabzon’ daki tümen, İstanbul’ dan verilen emre uymamak neden? Bayburt’ ta gizlenmeyi çare bilir kendince, İşte Halit Bey idi gizlenen o komutan! İstanbul’ a çağrılıp gitmemek bir suç değil, Gitmemek tabii hakkı, göstermeli millete! Başı dik alnı açık, o’ na muhtaç bu vatan! ...Komutan Halit Bey’ i Erzurum’ a getirtir, .....“ Maçka’ daki tümene geri dön! “ emri verir. .......Bu hengâme içinde koşan Kemal paşa’ yı .........Bir yandan Padişah ve Ferit Paşa uyarır. Ne fena, gören gözün körlüğü… Padişah ve Ferit Paşa, salt kendilerini kurtarma adına İtilâf devletlerinin oyuncağı olmuş, Karışıklıklar çıkarıp Mustafa Kemal’ in İstanbul’ a dönmesine çalışırlar. Allah’ tan, bir liderde olması gereken bütün özellikler mevcuttur Mustafa Kemal’ de; Anlar, düşmez bu tuzaklara. Gel Diyor, Harbiye Nezareti. “ İstanbul’ a gel! Hava değişimi… Otur Anadolu’ da, Otur, fakat karışma! “ Böyle uğraştıran bir oyun işte… Nihayet son bulur istifayı verişle. Sene bin dokuz yüz on dokuz, Temmuz sekiz/dokuz gecesi. Orduya ve millete bildirir bu durumu Durumu kavramayan hükümettir sorunu Sorunu çözecektir milletinin bağrında Bağrında açılan gül sevgi ile karılır Karıldıkça varılır hikmet deryası yola Yola gelenler bilir, tükenmez feyiz kudret! Kudretin kaynağından ilhamla dolar vicdan Vicdansızın elinden kurtarılacak vatan! O tarihlerde ve ondan sonraki zamanlarda saflıklarını uyanıklık, tedbirlilik gibi göstermeye çalışanlarla ayrıca uğraşılır. İnsan vardır bakarsın kendin adamdan sayar Saflığı uyanıklık diye satar pazarda. Aklınca önlem alır, karşıdan bekler ihsan, Zorda kalınca seni çifte kefeye koyar. İşte böyleleriyle her gün yüz yüze Ata, Çakala benzer arsız, tilki kadar da kurnaz, Hayata kuru sıkı korku salar çoğu kez; Vakti gelince bunlar ağlar yana yakıla. Ah! Kimi Sağ deyip Sol gösterir, Sonra sol diye Sağı gösterirken Nasılsa akıl izan Şaşarak kaybolur vicdan, Çelişkilerle kitlenir an. Tıpkı Konya ikinci ordunun Müfettişi Cemal Paşa’ lar gibi; Satar menfaat için ilkelerini! Samsun’ a çıktığı gün işbirliği yaptığı, kendisinden olumlu yanıtları aldığı, Millî dâvâ uğrunda öz verili gördüğü ve teşkilat kurmada çabasını övdüğü Cemal Paşa şaşırtır bu defa da Ata’ yı! Sadece Cemal Paşa ile sınırlı kalsa… Bir kere koparınca zincirin halkasını, geliyor peşi sıra, kim bilir arkasını? 12’ nci Kolordu Komutan’ ı da gider, İstanbul Hükümeti gösterir etkisini. Dönmeyen Cemal Paşa, Harbiye Nazırı’ dır! Bu kirli oyunun bir teselli ödülüdür, Ali Rıza Paşa’ nın Kabinesinde belli…! Bu Kötü Örnekler Yedi Temmuz Dokuz yüz on dokuz Tarihli şu genel Bildiriyi yazdırıp, Ardından Anadolu ve Rumeli’ deki bütün ordu, Kolordu Komutanlıklarıyla Diğer ilgililere gönderilir: “ Bağımsızlığımızı koruma uğrunda kurulmuş ve teşkilatlanmış olan millî kuvvetlere hiçbir şekilde müdahale ve saldırıda bulunulamaz. Devlet ve milletin mukadderatında millî irâde söz sahibi ve hâkimdir. Ordu, bu millî irâdeye bağlı ve onun hizmetindedir.” Her kötünün karşısında bir iyi vardır Yeter ki ses versin iyi, kötüler kadar. Vicdanını idrakiyle yürütenlerdir Sonsuza dek milletinin kalbinde yaşar. .....Kimi vardır, verdiği söz çapını aşar .......Kimi sözün darasını bilemez, taşar .........Kimi de var özü ile sözü bir yaşar. Benzemez hiç başka şeye bağımsızlık, Onsuz alınan her nefes say ki zehir! Öyle derin, öyle yüce bir sonsuzluk, Ay yıldızlı sema, özgür akar nehir… .....Zamana atılan düğüm, çelme tehir .......Millî irâdeyi kanat yapan zahir .........Utkuya giden bu yolda halk’ ım mahir. “ Müfettiş ve komutanlar herhangi bir sebeple komutadan uzaklaştırıldıkları takdirde, yerlerini alacak kimseler işbirliği yapılacak niteliklere sahip iseler komutayı onlara bırakacaklar. Ancak kendileri de yetki bölgelerinde kalarak millî görevlerini yapmaya devam edeceklerdir. Aksi halde, yani bir ikinci İzmir olayına yol açabilecek kimselerin tayini halinde komuta asla bırakılmayacak, bütün müfettiş ve komutanlarca kendilerine güvenilemediği gerekçesiyle yapılan tayin reddedilecektir.” Bu Sözler Devletin Ve milletin Mukadderatı Konusunda görev Almış sivil ve asker Oluşumunun ne kadar Kararlı olduğunu ve tam Bağımsızlık mücadelesinde Taviz vermeyeceğini gösteren, Yeterince anlaşılan bir gerçek. “Memleketimizi kolayca işgal edebilmek maksadıyla İtilâf devletleri tarafından yapılacak baskılarda hükûmet herhangi bir birliği, askeri ve millî teşkilatımızı dağıtma emri verirse, bu emir kabul edilmeyecek ve yerine getirilmeyecektir.” İhtimaller bir bir hesap edilir, Yaşanmış örnekler süzüyor imbik. Sırt sırta vermişler, buna ne denir? Mukadderatı biz yazarız dimdik! .....Satılmış irâde yedikçe çimdik ..........“Güvenme eğilir, söğüt bu! ” Dedik, ...............Asalet tasından su içen bizdik! “ Hedef ve gayesi millî bağımsızlığı kurtarmak olan Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye ve Redd-i İlhak Cemiyetleri’ nin ve teşebbüslerinin gerileme ve başarısızlığına yol açacak herhangi bir etki ve müdahaleyi ordu kesinlikle önleyecektir.” Artık çıkıldı bir kere yola Geriye dönüp bakmak hız keser. Her adımında düşünce ola, Bırakacağın ölmez bir eser. .....Gerektiğinde sır verme ser ver, .......Anadolu’ mun onuruna der, .........Siper edersin göğsünü, yeter! “ Vatanın herhangi bir bölgesine saldırıldığı takdirde, bütün millet, haklarını savunmaya hazır bulunduğundan, bu gibi olaylar karşısında iş birliği için her yer birbirini en kısa zamanda haberdar ederek savunmada hareket ve işbirliği sağlanacaktır.” Vatanın her bölgesi birdir Kimden nerden gelirse gelsin İhanetin eli kirlidir! İsterse şu gökleri versin; .....Hür değilsen yabancı sesin, ..........El ele ver, umut yeşersin, ...............Ay’ la yıldız şanla yükselsin! Hedefler güzel Gaye’ ler açık ve net. Ancak yine de Önlenemiyor illet! Tutarsızlıklar Zan altında kalanlar, İkircemeler… İşte, Refet Bey gibi… Genel bildirinin ardından altı gün gibi bir süre geçer. Bu sırada Kavak’ tan 3. cü Kolordu Komutanı Refet Bey, görevi bıraktığını şifre ile bildirir. Yerine Salâhattin Bey komuta eder. Yağmur gördüm oluk oluk Dedim, budur rahmet bolluk. İnsan sudan çıkmış balık, İnsan var tam defoluk… Tufan gördüm, tipi boran Dedim, bu mu beklenen an? İnsan gördüm hali revan, İnsan sefil ve soluk… Ne yel gördüm ne fırtına Kabardı içimde Tuna. İnsan kendi çıkarına Şeytansıdır, sopalık… Güneş gördüm yıldız ve ay Dedim, umut her dolunay. İnsan gördüm edepten zay, İnsan var tam babalık… Bir yandan Refet Bey’ in görevi bırakması diğer yandan Hamit Bey’ in İstanbul Hükümeti’ nce görevden alınması Mustafa Kemal’ i üzüp kafasını karıştırsa da; O, profesyonelce her şeyin en doğrusunu, en akla yakın olanını düşünerek hali yoluna koyar. Bin dokuz yüz on dokuz, Temmuz’ un on beş’ idir, Acilinden tel çeker Mustafa Kemal Paşa. Sitem ve emir dolu teli okur Hamit Bey: “Kardeşim Hamit Bey, Refet Bey ‘ le buluşarak size iç taraflara gelmenizi rica ettim. Bilmem hangi güvenlik duygusu size İstanbul’ a gitme düşüncesini telkin ediyor? Biz, değerli arkadaşlarımızı İstanbul’ dan Anadolu’ ya çekmeye ve böylece gerçekten Vatansever olanları millî gaye’ ye hizmetten uzak tutmamaya çalışırken, Siz bu hareketinizle en azından düşmanlarca çevrili çevreye giriyorsunuz. Bu hatalı davranışınızla dâvâya zarar veriyorsunuz. Lütfen, Ya Sivas yakınlarında birlikte kalırsınız ya da yanıma gelirsiniz! “ Beş gün sonra yanıt gelir, Canik Mutasarrıfı Hamit Bey’ den. Bizans’ ın gitgide artan rezaletleri karşısında Bir umut ışığı bekleyen milletin umutsuzluğu Ve bu durum karşısında kendi kayıtsızlığından duyduğu utanç, İstanbul Hükümeti’ nin kendi istek ve hevesleriyle Yapılan rezillikleri ve nereye sürüklendiklerini soran, Çözüm ve öneri bekleyen ifadelerle… “Dilin kemiği yoktur” sözü anımsanırsa; aslında Beş gün önce, görevden alınırsa İstanbul’ a gitmeye niyetli bu Bey idi! Şimdi umut ışığı aradığı (!) kalırsa… Bir öndere yakışmaz umutsuzluk, huysuzluk Erk’ e teslim olanlar bilmeli, onursuzluk! Tarihte örneği çok; geleneğe uyarak, Boyun kırdıranların çektiği uğursuzluk! .....İşte bey’ ler, bu hal’dir içinde olunan hal, ..........Bu hal öyle bir hal ki, yok tabanı tavanı, ...............Halkıyla dâvâsıyla tutunacak bir dalı. ....................İstanbul Hükümeti kendine yontan, münhal… İngiliz’ ler Sivas’ a bir tabur gönderecekleri söylentisini yayarlar. Bu durumda her ihtimale karşı Sivas’ a gelen çeşitli yönlerde askeri tedbirler alınır. Bununla birlikte, Refet Bey ve Salâhattin Bey’ e şifreli telgraf yazımları devam ettirilir Mustafa Kemal tarafından. Ancak; “ Bu Kongre Sivas’ ta Olmamalı, Doğuda bir yer Olsun! “ Der, Refet Bey. Güvenlik bahanesi… Fakat Mustafa Kemal, bu! “Gerekli önlemler alınıp Sivas’ ta yapılacak kongre” der. Kurban olam taşına toprağına Erzurum Hasretin renklerini ilmek ilmek dokurum Biliyor, önemli bir kongre’ de ev sahibi Askeri, Cemiyeti, halk ı, yetim, garibi Sesine ses verdiler, silinecek ayıbı Kurban olam taşına toprağına Erzurum! Yetki verdi Ata’ ya: “ Söyleyeceğin söyle…” Beş kişilik hey’ et’ te güven, itibar böyle Her ne eyleyeceksen Allah’ ım, güzel eyle! Hasretin renklerini ilmek ilmek dokurum. Vilâyat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti 10 Temmuz 1919 tarihinde gönderdiği bir yazıda: Cemiyetin başına geçerek yönetim kurulu başkanlığını kabul etmesini ve birlikte çalışmak üzere seçtikleri beş kişinin adlarını bildirirler Mustafa Kemal’ e. Bu beş kişi: Yönetim Kurulu Başkanı Raif Efendi, Üyeler: Emekli Binbaşı Süleyman Bey ve Kazım Bey, Albayrak Gazetesi Müdürü Necati Bey, Dursun Beyzâde, Cevat Bey. Bunun dışında Mustafa Kemal’ in Erzurum Kongresi’ ne katılımını kolaylaştırmak için, kongre Erzurum Temsilcisi seçilen emekli Binbaşı Kazım Bey, Dursun Beyzâde ve Cevat Bey temsilcilikten istifa ederler. Bu Erdem Bu güven Kadirşinas Davranışıyla Yiğidim, Erzurum… Özgür ve tam bağımsız Anadolu için, Mustafa Kemal Dedi: “ İnan...“ İnandı Herkes Her… Ve nihayet Erzurum Kongresi… Sene bin dokuz yüz on dokuz, Temmuz’ un yirmi üç’ ü. Gösterişsiz bir okul salonu yükledi göçü İlk gün Mustafa Kemal seçilir başkanlığa Sonra gelir ardından biri, ikisi, üçü… Tarihin olayların zoru ile doğrudan İçine düşürülen kanla karayla dolu Hepsi birbirine ters, Hepsi yeniden lades Ateşkes Antlaşması Hükümleri. Bunlardı müşterekte ortaya atılan söz, Haziran yandı, Temmuz ağladı, mevsimler buz! Bunlardı efil efil savrulup uçuşan köz, Bunlardı gerçek vatansever sinesinde, çöz! Milletin mukadderatına hâkim olacak olan Millî irâdenin doğumu, Medeniyetlerin buluştuğu, güçlü maneviyatlar üssü, Bir seher Anadolu; Aydınlık Kalabalık Sıcacık ve umut dolu… Millet irâdesinin ressamı kendisidir, O irâde doğudan doğan güneş sesidir. Milletin meclisinde yükselen gölgesidir, Gölgesi, bir hedefin temel felsefesidir. Gün döner… Dönerken tam on dört gün; Sonuçları Tüzük Hükümleri Ve bunların ilânı… “ Millî sınırlar içinde bulunan vatan parçaları bir bütündür. Birbirinden ayrılamaz.” Vatan bir ana, parçaları evladıdır. Ne evladı anadan, ne ana parçalardan Çekip koparılamaz, bütünden ayrılamaz! Ben ana, dolu bağrım, dolu dolu! Her parçam ayrı izlek, ayrı renk, AYNI YOLU! Yol bilmiş, coşarak sürmüş dörtnala doruyu. Kimi nazlı Tuna’ nın kollarından koşarak, Kimi de Altaylar’ ın doruğunu aşarak.. Bazı Mozart’ tan çalıp, Kopuz’ da buluşarak Karıştı sarı başak, maviden mavi derya, Karıştı kaşı gözü kehribar, karayağız; Gittiler az veya uz… Ben Anadolu’ yum, ben… Doluca parçalarım, Her parçamla yeniden doğarım, çoğalırım. Kaş çatıp göz süzeni, ezeni gördüğüm an, Ben Doğan’ ım, Kartal’ ım, Atmaca bazı Şahin; Geçit vermez kanadım, pençeler parçalarım! “ Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı ve Osmanlı Hükümeti’ nin dağılması halinde, millet topyekûn kendisini savunacak ve direnecektir.” Güle giden gül, Küle giden kül olur. Yedi tepeli Şehr-i güzel İstanbul; Aç gözünü, aç, Ne olur uyan artık! Gitme, savrulur Dönersin küle, gitme! Dön güle, güle… “ İstanbul Hükümeti, vatanı koruma ve istiklâli elde etme gücünü gösteremediği takdirde, bu gaye’yi gerçekleştirmek için geçici bir hükümet kurulacaktır. Bu hükümet üyeleri millî kongrece seçilecektir. Kongre toplanmamışsa, bu seçimi Hey’ eti Temsiliye yapacaktır.” Akıl ve mantık… Gerçeğin tek çizgisi İki sözcüklü, İnsan olma bilinci, Yaşam erinci… Nedir irade gücü? Gerçeğin fecri… İstersen yanlışta ol, Gözünde doğru! Yeter ki arala, bak! Arala kapak… Orada göreceksin Gördüklerimi! “Kuvay-ı Milliye’ yi tek kuvvet tanımak ve millî iradeyi hâkim kılmak esastır.” En Büyük İrâde Milletindir. Saygınlığını Gücünü yitiren Saltanat Hükûmeti; Vatanın bölünmezliğini, Millet onurunu düşünerek Çekilmeli aradan ve yerini Bırakmalı Kuvay-ı Milliye’ ye. O Kuvay-ı Milliye’ ki, millet sesi… Tek ses millet sesi, tek güç millet gücü Bu ses bu güç üstün çıkacak olan, Eninde sonunda baki kalan… Esas olan millî irâde. Bunu görmezden gelenler Tarih önünde eğilir, Hesap verir elbette! Böyle bir veballe Töhmet altında Kalmayı kim, Kim ister? Ses ver, Kim… “ Hıristiyan azınlıklara siyâsi hâkimiyet ve sosyal dengemizi bozacak imtiyazlar verilemez.” Millet irâdesinin üstün tutulmasıyla Önce devlet oluşur, sonra gelir sosyali. Çoğunluğun yönetsel erk’ e katılımıyla İskeleti gelişir, görmez devlet zevali. Millî irâde bayrak, derse Devlet-i Âli Azınlığa hoşgörü, hakta makul sesiyle Esirgemezse önce insancıl değerleri, Azıyla çoğuyla da denge olur temeli. Millet irâdesinin üstün tutulmasıyla Önce devlet oluşur, sonra gelir sosyali. Ne eğmeli - eğilmeli başı çoğunluğun, ne ezmeli, azalmalı aşı azınlığın! Dengeler gözetilmeli, Barış baki kılınmalı ve Unutulmamalı; Çoğunlukla azınlık arasında kurulamamış denge Devletin sosyalleşemediğinin, Bütünüyle sosyal yapının dengesizliğe itildiğinin işaretidir. İşte Mustafa Kemal; o engin sezgi gücü, insan yanı ve devlet anlayışıyla Önemli ayrıntıların altını çizerek; Ülkesine, milletine, bütünüyle insanlığa onurlu, Hakkaniyetli hissiyatını göstermiş… “Manda ve Himaye kabul olunamaz.” Devlet bayrağı ile konuştuğu diliyle Hudutları çizilmiş vatan toprağı ile Aynı bayrak altında askeri siviliyle Devlet adını alır, şan yürütür haliyle. -Manda veya himaye, ne anlatır kime ya? -Her ikisi de temel, değil mi varlığından -Bayrağından, dilinden vazgeçiş vatanından? -Onurlu hangi millet vatanında el- yaban, -Güdümlü bir yaşamı bilerek eder taban? -Tut ki ederse kabul, hür, bağımsız denir mi? İşte manda himaye, her ne dense de adı Bırakmıyor millette yaşamak ağız tadı. Ne kendini ifade edecek dilin kodu Ne hürriyet simgesi bayrağın coşku modu… “ Bu vatan benim, bu gönderde dalgalanan… Bu ana dilim, güzel Türkçe’ m, Bu hudutlar elim “ Diyebiliyor muyum? Ah… Ah, güzel ülkem, Çileli halkım! İnandım hep, inanacağım yine… Asla manda –himaye olmadık, yaşamadık Yaşanmayacak bundan sonra, buna gayretim! “Millî Meclis’ in derhal toplanmasını ve hükümetin yaptığı işlerin meclis tarafından kontrol edilmesini sağlamak için çalışılacaktır.” Oy Benim Toprağım! Budur farkı, Bu eşsiz sezgi Mustafa Kemal’ in! O hem milliyetçi, hem Demokrat köylüdür O. Hem Hipokrat hem de bir devrimci… Hem denetler hem denetlenen O. Tam bağımsız devlet istenen… Kongrede bu kararlar alınırken Sadrazam Ferit Paşa, 23 Temmuz 1919 günkü basına: Anadolu’ da karışıklık çıktığını, anayasaya aykırı olarak Meclis-i Mebusan adı altında toplantılar yapıldığını, Bu hareketin askeri ve sivil memurlar tarafından önlenmesi gerektiğini bildirir. Kısacası Sadrazam, milleti jurnaller. Bizim orda bu işe Fitne- fesat der, Ayşe. Sonra veciz birkaç söz: “Kızgın sirke küpüne… Armut düşer dibine…” Düğüm ederek çöz, der.. Anlayana saz olur Sivrisinek, değil mi? Anlamayana davul Zurna bile az olur! Bütün bu engellere meydan okudu yani, Tedbirini alarak çağırır Mebusan’ ı. Yedi Ağustos’ ta son bulur kongre ortamı, Bir daha anlatılır memleketin ahvali. Bu kongre’ de alınan kararlar çok önemli, Bütün dünya öğrenir, milletimin varlığı birliği de o denli… İşte altı çizilen Hassasiyet içeren Öncelerin öncesi Milletin gözü feri… “ Bu tarihi kongre’ nin yeryüzünde çok ender ve hatta büyük eser olduğundan eminim. Günü gelince tarih yazacak.” Der, Mustafa Kemal. “ Biliyordum bu anı, bu tarihi bir adım Kendime inandığım kadar halk’ a inandım, Damarımızı kesin, bayrakla vatan deriz! ” Diye gururlanmıştı, bu Mustafa Kemal’ im. Tüzüğü gereği bir Hey’ et-i Temsiliye seçer Erzurum Kongresi. Dernekler Kanunu’ na göre dilekçe yerine geçmek üzere Erzurum Valiliğine verilen 24 Ağustos 1919 tarihli yazıda, açık ad ve kimlikleriyle şu Hey’ eti Temsiliye üyelerinin adı geçer: Biri Mustafa Kemal, ayrılmış askerlikten, biri Bahriye’ den bir Nazır Rauf Bey, derken; Erzurum’ dan bir vekil, adı Raif Efendi.İki de Trabzon’ dan sayalım vekil adı; Biri İzzet Bey biri Servet Bey’ in yanında, Erzincan Nakşî Şeyh’ i Fevzi Efendi adı… Beyrut eski valisi Bekir Sami Bey ile Mutki Aşiret Bey’ i Hacı Musa Bey ve Sadullah Efendi, Bitlis eski vekili… Önemli bir nokta var ki; Bu şahıslar hiçbir zaman bir araya gelmemiş, birlikte çalışmamış… Bunlardan İzzet Bey, Servet ve Hacı Musa Bey’ le Sadullah Efendi, hiç mi hiç buluşmamış… Raif ve Şeyh Fevzi Efendi Sivas Kongresi’ ne katılmış, sonrasında biri Erzurum’ a diğeri Erzincan’ a dönerek bir daha Hey’ et-i Temsiliye’ de bulunmamış… Rauf Bey ve Bekir Sami Bey ise, İstanbul’ da Meclis’ i Mebusan’ a gidinceye kadar Mustafa Kemal’ le kalmış... Bu Kongre Çok şeyi Anlatır. Hem Görmeni sağlar, Bazı isyanlarla Sarsar, şaşırtır..Bazı Güç katar adımlarına; Tanırsın sağını solunu, Daha net görürsün yolunu. İşte Erzurum Kongresi’ nde görülen bir takım kararlarsızlıklarda bazı gerçeklerin daha net anlaşılmasını sağlamış, Mustafa Kemal’ in Kongre’ ye üye olarak girip girmemekliği, Kongre’ ye katıldıktan sonra da başkan olup olmamaklığı konusunda kararsızlık gösterenlerin bir kısmının iyi niyet ve içtenliklerine yorumlanmış bazılarınınsa bu konuda samimiyetten uzak, aksine melunca bir niyetin peşine düştükleri daha orada Mustafa Kemal tarafından anlaşılmıştır. Düşman casusu iken, her nasılsa kongre’ de! Trabzon’ dan seçilir; edep, irfan nerede!? Seçilmiyor seçtirir, belli ki kirli niyet Amacı ülkesine değil hayırlı hizmet Adı Ömer Fevzi Bey, yaz bir kenara bellet! Düşman casusu iken her nasılsa Kongre’ de… Önce Trabzon ili sonrasında İstanbul Sabittir işlediği suçları, araştır, bul! Hainliğin biri bin para ediyorsa, kul Trabzon’ dan seçilir; edep, irfan nerede!? Kongre’ nin bitiminden iki üç gün sonra başlayan başka bir tartışma ise; Mustafa Kemal’ in Hey’ et-i Temsiliye’ ye girerek açıktan faaliyetinin sakıncalı bulunması üzerine. Bu görüşün sahipleri, özellikle yabancıların yanlış anlamasından, Mustafa Kemal adının yaratacağı olumsuz duygulardan rahatsızdırlar. Oysa O Mustafa Kemal; Bu görüş sahipleri kendi halkını değil, varsa yoksa yabancı ne der, ne söyler ile İçi titrer, bir türlü yanlış anlaşılmaktan (!) Bunun adı örtülü döneklik değil midir? Böyle bir beyinsize ne yapılsa yeridir… Oysa tanınmış biri, hele ki hükümet’ çe Hilâfet ve Saltanat makamına hizmette Asi duruma düşmüş, hücumların hedefi, ele geçirilişi düşmana utku olan O vatanseverindir yaşamından çalınan… O Gördü İnandı Milletine. Doğacak bir gün, Doğacak milletten Milli teşebbüs. Ancak O zaman gerçek olacak Millî, o zaman milletin… Zaman ve olaylar doğrular, O ki; bütün vatanın ve Koskoca bir milletin Ölüm kalım anı… O vatansever, Düşünür mü? Kendini, Kendi Son… Eğer, Bazılarınca ileri sürülen düşünce ve kuruntulara uymuş olsaydı O, İki bakımdan sakınca çıkarırdı ortaya zaman. Birisi; Düşünce ve kararlarıyla, bütün kişiliğinde Yetersizlik ve güçsüzlük olduğu zannı. Ki, bu O’ nun vicdanının emrine uyarak yüklendiği görev bakımından Düzeltilmesi olanaksız bir yanılma olurdu. İtiraz edilemez şekilde ispatlamıştır tarih; Büyük dâvâlarda başarı için, sarsılmaz bir kabiliyet ve kudrete sahip önderin varlığıdır şart olan. Bütün devle adamlarının ümitsizlik ve beceriksizlik içinde, Bütün milletin başsız, karanlıklar içinde kaldığı bir sırada Her “ vatanseverim “ diyen bin bir çeşit insanın bin bir hareket ve görüş tarzıyla, Her şeyin allak bullak olduğu bir dönemde danışmalar yoluyla, Birçok hatırlı ve nüfuslu kimselere bel bağlama gereğine inanmakla, Güvenli ve kararlı bir şekilde özellikle Süratle yol almak ve en sonunda Çok çetin olan hedefe ulaşmak mümkün mü? Tarihte bu şekilde başarıya ulaşmış bir toplum gösterilebilir mi? Büyük dâvâların ağrısı büyük Yeteneksiz baş’ la kudretsiz önder, Böyle bir dâvâda taşınamaz yük! Gerçek bunu der, Tanığı tarih… Millet, memleket, siyaset ve ordu Bu işler zekâ ve beceri kurdu. İlgisi, alakası olmamış yönetimle, Olur mu hiç şakası bunların, kesinlikle! Deneyim sahibiyse ve bilge, insan kurdu, Büyük devletler ile hizmeti böyle kurdu. Bunlar idi yükselten omuzlarda bu yurdu. Emek ve çabasıyla elbet muvaffak oldu. Budur özlenen önder Budur izlenen önder Budur kalender… Verelim örnekleri, alalım dersi Tarihte yaşananlar hep bunun tersi Ne anlar ki, Nakşî bir Erzincan Şeyh’ i Mutki’ li bir Aşiret reisi ne der? “ Son derece hassas bir dönemden geçen ülke yönetimi Bu vasıfta kişilere emanet edilir mi? Edilirse, milleti ve kendimizi aldatmış, Yanılgıya düşmüş olmaz mıyız? Bu ayrıntıların milletimize aktarılarak bilgilendirilmesi Bir siyâsi ve sosyal ahlâk terbiyesi gereğidir. “ Erzurum Kongresi’ nin bitiminde Ferit Paşa’ dan sonra Harbiye Nezareti’ ne yeni gelen bir Nazım Paşa imzasıyla, 15. nci Kolordu Komutanlığı’ na 30 Temmuz 1919 tarihli bir emir gelir: “ Mustafa Kemal Paşa ve Refet Bey’ in Hükümet’ in kararlarına aykırı davrandıkları gerekçesiyle Hemen yakalanarak İstanbul’ a gönderilmeleri hakkında, O bölgedeki memurlara emir verilmesi ve Kolordu’ nun bu duruma yardımcı olması ricasıyla…” Bu Emre Kolordu lâyık’ınca Yanıt vererek Yurt savunmasına Ve Mustafa Kemal’ e Bağlılığını kanıtlar. Kongre bildirisini duyurur en sonunda. Yabancı devletlerin temsilciliklerine, Asılır birer birer yurt içinde her yere Tüzük, Komutanlara, güvenli makamlara! Üçüncü Kol ordu’ nun Komutanı Sivas’ ta Öyle bir sitayişli tavır sergiliyor ki Bin dokuz yüz on dokuz, Ağustos yirmi iki, Bir telgraf gönderir, sevinci koyar tasta! Açılır perdeleri, sahnede kim, bilinmez Adı sanı belirsiz, karadan kara oyun! Kendisini akıllı milleti sanar koyun! Gölgesi var kendi yok, söylenenleri tınmaz Karakol Cemiyet’ i oyunu sahneleyen İylik edeyim derken davayı örseleyen… Mustafa Kemal, Sivas’ a vardığında anlaşılır ki, Orada Kara Vasıf Bey adında birisi, kaş yapayım derken göz çıkarır az daha. Bir yandan Bunlar var Öte yanda İstanbul, zor… Düşünür derinden… Görülen odur ki bu İstanbul Hükûmeti Mali teşebüssleri engellemek hikmeti. Hakarete uğramış gittiği Avrupa’ dan, Ferit Paşa boş döner bir şey başaramadan! Dönünce İstanbul’ a, hali beterden beter, Hüzünlere bürünmüş, duman başında tüter. Şifreli bir tel çeker hemen Mustafa Kemal, Bin dokuz yüz on dokuz, Ağustos on altısı, Takvimler de şaşırır, o gün yüreğin sesi… Bir yanda açık seçik haysiyet kırıcı bir yok ediş plânı var, Öte yanda vatanı parçalayıp paylaşma durumu zinhar. Hangi duygulu insan titremez bu durumda Hangi vatanseverin oluru var yorumda? Bu yurt bu millet bizim! Olmasın mı umrumda, Mösyö Klemanso’ nun kinayeli sözleri? ...Şükürler Yaratan’ a; .....Ruhunda kahramanlık azmiyle milletimiz, .......Tarih boyunca sürüp gelen öz varlığını .........Ne kaderin akışına, ne cellâtça hükümlere ...........Kurban etmedi, etmeyecekte… Sadrazam ve Hükûmet gelinen bu noktayı Görmezlikten gelerek düzeltmiyor rotayı. Bilerek davet eder bu püsküllü belâyı, Nerde hayat hakkımız, bağımsızlık sözleri? ...İstanbul fütursuzca engelliyor olsa da, .....Hangi güç, kuvvet durur milletimin önünde? .......Yürür açık ve kesin adımlarla hedefe. .........Dayamayın sırtınız İngiliz’ e ve şef’ e(!) ...........İstenmeyen şeylere milletin irâdesi .............Gerektiğinde engel tanımaz, çıkar sesi. ...............Kim ki hafife alır milletimin gücünü, .................Tanığım olsun tarih, bineriz ensesine! Son sözümüz budur ey, Saltanat Hazretleri! Meşru olana katıl, atmasana çelmeyi! Bu bir millî akımdır, görsene akan seli! Eloğluna dayanma, yolda bırakır seni! .....Bu yüzden katıl dedik Kuvay-ı Milliye’ ye .......Bu yüzden “eğil ” dedik, millî olan gaye’ ye .........Bu yüzden toplayıver Meclis-i Mebusan’ ı ...........Esirgeme, ha gayret .............Bu çabalar bu yüzden! Sivas’ ta toplanmasına çalışılan kongre için her taraftan temsilci seçtirme ve onların Sivas’ a gelmeleri sağlanmaya çalışılırken, Ne yazık ki yine her tarafta olumsuz ve aleyhte propagandalarla İstanbul Hükûmeti, engellemelerle işi güçleştirir. Her ne olursa olsun Toplanacak bu kongre! ...Biliyoruz ki çok zor .....Belki de atacak tor… .......“Çıktık açık alınla! .........Çokta hayırlı bu yol… Bu yol özgürlük yolu Onur, haysiyet dolu Vefalı toprağımın Eser Sivas’ tan yeli 20 Ağustos 1919 günü Sivas Valisi Reşit Bey’ den gelen telgrafla, Sivas’ ın ne kadar heyecanlı olduğu, Bütün engellemelere rağmen, bir kez daha anlaşılır. İngiliz’ i Fransız’ ı Aynı şayak bezi bunlar! Çala çırpa gider yolda Aynı ayak izi bunlar! İşgal eder kılıf hazır İştigal der, kuyu kazır Marifeti soyup sağmak Aynı yolun tozu bunlar! Ne arıyor Cizvit papaz? Yine hinlik peşinde farz Bay Brüno avaz avaz Aynı tavşan tazı bunlar! Ah Saltanat Hükûmeti Bedhah eder husumeti Uyan artık gör hiddeti Aynı film, dizi bunlar! Sözün özü, uyanmalı Gözün ışığı yanmalı Sonuna dek dayanmalı Gömülecek kazı bunlar! Mustafa Kemal, Sivas Valisi Reşit Bey, Kolordu Komutanı Salâhattin Bey, Sivas milletvekili Rasim Bey ve diğer askeri ve sivil yetkililerle dolaylı dolaysız yollardan haberleşerek, Bu yolda bilgi akışı sağlar. Sırt vermeyin eloğluna Kimler ortak bu oyuna Asırlarca aktı Tuna Buna engel olunmaz! Ne mösyö’ ler geldi geçti Ne tohumlar ekti, biçti Bulandırdı suyu, içti Münkire gel denilmez! Kimi hayal kurar düşte Kimi kâğıt üstü köşkte Kimi de kir pasak işte Böyle masal kurulmaz! Ey yiğitler can yiğitler Boşuna gitmiş öğütler Kapımızı sarmış itler Yaraya el vurulmaz! Ne ecnebi ne bedevî Benzemez milletim, kavi Damarından kızıl mavi Akana öl denilmez! Benim halkım vefalıdır Hem vefalı cefalıdır Bu yurt onun öz malıdır Başka sual sorulmaz! Dağlarımın doruğu kar Döner mevsim döner bahar Anadolu’ m şaha kalkar Kaya’ ya yel sorulmaz! Amasya’ dan Erzurum’ a Selâm olsun vatanıma Sivas’ ta verildi mola Yolcuya yol sorulmaz! Nihayet, Hey’ et-i Temsiliye Erzurum’ dan Mustafa Kemal Paşa Rauf Bey ve Ulemâdan Raif Efendi ile Erzincan’ dan Şeyh Fevzi Efendi, Sivas’ ta bulunan Bekir Sami Bey’ le toplam beş kişiyi Doğu Anadolu adına Sivas Kongresi’ nde bulunmak üzere Erzurum Kongresi’ nce görevlendirir. 29 Ağustos günü Erzurum’ dan Sivas’ a doğru yola çıkılır. Çıkılır da… “Erzurum’ dan çıktım saat beş idi Kıratıma mavzer bana eş idi Kar da yağdı yaralarım üşüdü ….. ……………“ “ Oğul oğul, bu dağlar kömürdendir Oğul, geçen gün ömürdendir Oğul, feleğin bir guşi var Pençesi demirdendir. “ “ Yaz gelende çıkam yayla başına Kurban olam toprağına taşına Zalim felek ağu katmış aşına …………. “ Bu türküler hasret kokar, kulakları tırmalar… Bu maya, bu ağıtlar yoldaş olur yüreklere, yoldaş dağlara, taşlara da, çınlatır… Anadolu’ mun bu güvenli topraklarına yol alırken, Şu güzel Sivas türküleriyle doya doya memleket havasını çeker ciğere dostlar; “ Armut dalda dal yerde Bülbül ötmez her yerde Bizi felek ayırdı Her birimiz bir yerde .....Al dağlar yeşil dağlar .......Gurbette yârim ağlar .........Açtı m’ola şu Sivas’ ın gülü yaprağı ...........Çekti beni bu yerlerin suyu toprağı. “ Hay, kurban olduğumun memleketi! Nazım kaldı yaylasında, bayırında düzünde, Yürek ayrı teraneler söyler bahar güz’ ünde… “ Yaylasında çifte harman Dizimde kalmadı derman Ne yapalım baş efendi Büyük yerden geldi ferman! “ Refika Doğan-24 Temmuz 2010 / ANTALYA Kaynaklar: 1-ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ /Kemal Atatürk/NUTUK-1919—1927 Bugünkü Dille Yayına Hazırlayan/ Prof.Dr. Zeynep Korkmaz 2-TRT. THM. Arşivi |
Bari kısım kısım yazsaydınız.
Emeğinize saygımız sonsuz ama çok zor okunuyor inanın..
Slm ve sevgi ile..ESRA