Ne müthiş bir çığlıktı işittiğim meyan!Serpiliyordu güneş dilediği nispette Toprağın enginleşen dirliğine, sabır haznesine, kanaat gerekçesine Hiçbir ses duyulmuyordu, sanki herkez uyuyordu, lakin gün anbean ışıyordu Mühlet ve emanet içime hüzün bırakarak, tefekkür için ilmi muhtaçlığını nefesleniyordu Temaşe ettiğim ne varsa haykırıyordu Nasıl bir ahenk içinde aşka itaat ediyorlardı, lisanı ne kadar biliniyordu Hakikatin ilgası kimleri bekliyordu, ecir ve ihsan niye sessizce kalplerden uzaklaşıyordu Neden tahkik etmek, akıl ve ilim nimetini aşkla terennüm etmemek o anda işime geliyordu Yıllar adeta kayıp olmuş melallerdi Hangi anım aklıma gelse bir sızı yüreğimi burkardı, keşke deme zamanıy mıydı İnsan zafiyetleriyle nefes alan bir candı, şayet rızgı devam ediyorsa elhak muhataptı Suallerin esararında ne saklıydı, düşünmek için ruhun, kalbin didarında nefeslenmek şarttı Gecenin kuşatan lahzasında ne vardı Meşk etmeyi bilmeyen ve sevda ile nefeslenmeyen bir gönül ne kadar anlamlıydı İş, aş kaygısı tüm vaktimi gasp eden bir hınç olmamalıydı, o zaman aşk çok anlamsızdı Hak ve hakikat ruhumun sevdası ve sultası olmalıydı, yoksa nice mefkureler yolda kalmazdı Bir edip olmak isterdim kalbim için Ruhumun derinliklerinden sineme şevk veren esinin hakkıyla ifade edilmesi için Akmıyor şimdi gözyaşlarım, nefsi avuntularım vecdime pranga vuruyor haydi söyle niçin Mezarlarda neler saklı, ecrin aşka ram olan hakikatinde ihsan ve takva çok farklı idrak-i ilim Mustafa CİLASUN |