MERSİYEEy gazeller mülkünün mutena köşkü aruz, Tarihin çöplüğüne dökülen nefis bâde. Senin sarhoşluğunu hasretle özlüyoruz, Şiire kanat takmak sana mahsustu sade. Nice ilhama senin ahengindi ses veren, En ince hâyalleri terennüme yeterdin. Sendin bize en içli nağmeden nefes veren, Şimdi nerelerdesin, postu nereye serdin. Sen gideli bir zaman heceye gönül verdik, Yeni mısralar ördük güzel Türkçe’miz ile. Bu milli bahçemizden taze çiçekler derdik, Artık nazın, sitemin boşuna ve nafile. Başka renkler aradık sanatın baharında, Sihirli denizlere açık yelkenlerimiz. Bu şiir ikliminin duru sabahlarında, En sade nağmelerle serinledi tenimiz. Son ihanet samında bozuldu bütün büyü, Sanat diye sürdüler her türlü safsatayı. Bir yalancı sevdaya feda ettik ölçüyü, Ne yazık geç fark ettik bu zehirli hatayı. Şimdi ne aruz kaldı, ne hece o kadar şen, Kaba demirci ile kuyumcu aynı safta. Sisler ardında mahzun unutuldu o gülşen, Kargalar bülbül diye öter oldu etrafta. Ne kafiye kaygısı, ne vezin endişesi, Sanat dedikleri şey artık işporta malı. Büyük sanatkâr o dur kimin çıkarsa sesi, Batı hayranlığına sırtını dayamalı. Böyle bir yozlaşmayı hak ettik mi bilemem, Musikimiz avare,şiirimiz elemli. Silen silsin maziyi bana bakma silemem, Lisanım perperişan, onun da gözü nemli. Gönlüm halk ozanında bir o kaldı saf,duru, Bütün arzum, dileğim onu çalmasın kırağ. Sazlı, sözlü şiirde bulacağım huzuru, Sönmesin milletimin yaktığı nurlu çerağ. İbrahim Sağır |