BALIKÇI GÜNLÜĞÜBugün açız yine evlatlarım, diyordu bir baba Bugün yine açız.! Lakin umutları vardı yarına. Sular birazdan sakinleşir, bizde yarın çıkarız kayığa.. Hayır sular ne kadar hırçın olsa da ben giderim Diyordu büyük oğlan, sen anamla otur biraz Zavallı anam kaç gündür hasta, bakamadık ona da. Yarın sen gün doğmadan hazırla ağları Biraz ip ve yedek mantar koymayı unutma Birde ekmek yumurta felan ayarla baba Ben çıkarım sabaha. Ama oğul deniz hırçın deniz dalgalı Yelkenleri açınca kayık biraz oynar unutma evlat; Kayık bir bebek, denizse işveli kadın gibidir Fazla oynaşmaya gelmez çeker içeriye seni, Bugün açız be evlat deniz hırçın deniz öfkeli… Yarında çıkmayın diyordu ana, yarın da çıkmayın İyi değilim belki çıkmam ben sabaha Ha birgün daha aç kalalım ne farkeder ki.! Deniz hırçın, deniz öfkeli, deniz kuduruk bugün. Belki de kaybetmek istemiyordu sevdiklerini Vermek istemiyordu bir kurban daha Geçen yaz vermişti ya nazlı gelinini denize Bir ay kadar bulunamamıştı da Kapısının önüne getirmişti sonra dalgalar. Aç kalmaya razı idi bir ömür boyu Tutardı üç-beş balık oltayla… İbrahim ALTIKULAÇ “Senin Uğruna” |
Bugün açız yine; lakin yarın, ümid ederim
Sular biraz daha sakinleşir... Ne çare, kader
- Hayır, sular ne kadar coşkun olsa ben giderim
Diyordu oğlu, yarın sen biraz ninemle otur
Zavallıcık yine kaç gündür işte hasta
- Olur
Biraz da sen çalış oğlum, biraz da sen çabala
Ninen baban, iki miskin, biz artık ölmeliyiz
Çocuk düşündü şikayetli bir nazarla: - Ya biz
Ya ben nasıl yaşarım siz ölürseniz
Hâlâ
Dışarda gürleyerek kükremiş bir ordu gibi
Döğerdi sahili binlerce dalgalar asabi
- Yarın sen ağları gün doğmadan hazırlarsın
Sakın yedek biraz ip, mantar almadan gitme...
Açınca yelkeni hiç bakma, oynasın varsın
Kayık çocuk gibidir: Oynuyor mu kaydetme
Dokunma keyfine; yalnız tetik bulun, zira
Deniz kadın gibidir: Hiç inanmak olmaz ha
Deniz dışarda uzun sayhalarla bir hırçın
Kadın gürültüsü neşreyliyordu ortalığa
- Yarın küçük gidecek yalnız, öyle mi, balığa
- O gitmek istedi; "Sen evde kal!" diyor...
- Ya sakın
O gelmeden ben ölüsem
Kadın bu son sözle
Düşündü kaldı; balıkçıyla oğlu yan gözle
Soluk dudaklarının ihtizaz-ı hasirine
Bakıp sükut ediyorlardı, başlarında uçan
Kazayı anlatıyorlardı böyle birbirine
Dışarda fırtına gittikçe pür-gazab, cuşan
Bir ihtilac ile etrafa ra'şeler vererek
Uğulduyordu...
- Yarın yavrucak nasıl gidecek
Şafak sökerken o, yalnız, bir eski tekneciğin
Düğümlü, ekli, çürük ipleriyle uğraşarak
İlerliyordu; deniz aynı şiddetiyle şırak -
şırak döğüp eziyor köhne teknenin şişkin
Siyah kaburgasını... Ah açlık, ah ümid
Kenarda, bir taşın üstünde bir hayal-i sefid
Eliyle engini güya işaret eyleyerek
Diyordu: "Haydi nasibin o dalgalarda, yürü!"
Yürür zavallı kırık teknecik, yürür; "Yürümek
Nasibin işte bu! Hâlâ gözün kenarda... Yürü!"
Yürür, fakat suların böyle kahr-ı hiddetine
Nasıl tahammül eder eski, hasta bir tekne?
Deniz ufukta, kadın evde muhtazır... Ölüyor
Kenarda üç gecelik bar-ı intizariyle
Bütün felaketinin darbe-i hasariyle
Tehi, kazazede bir tekne karşısında peder
Uzakta bir yeri yumrukla gösterip gülüyor
Yüzünde giryeli, muzlim, boğuk şikayetler...
Tevfik Fikrer
bluecould tarafından 2/3/2013 1:04:41 AM zamanında düzenlenmiştir.
bluecould tarafından 2/3/2013 1:05:18 AM zamanında düzenlenmiştir.