EYLÜLDE GEL
Sanıldığı kadar değil
Bitmeyecek bu çile Bu susmalar bitmeyecek Gel gör ortasında çaresizliğin Rezil ve rüsvaca… Gel gör eylülün şafağını, Hüznün girdabında zamanla pençeleşen yıllarımı… Eylülde gel o şafakta kar ve buz içinde dökülmüş yapraklar arasından... Eylülde gel hüznün efkârlı yüzüyle pençeleşsin zaman ne pişmanlık olsun içinde ne de düşmanlık... Eylülde gel bir kuş çığlığında... Eylülde gel, eylülde Hüznünü dağıtarak, Geceye hükmederek gel… Eylülde gel Hüznünü ortadan dağıt Çilenin kır belini Se/n/sizliğin ortasına Bir kılıç yarası gibi kurul… Eylülde gel Hüznünle birlikte, Kaybetmeden kendini Zamanın kasvetli rüzgârından, Acıların ırgatlığından arınarak… Eylülde gel Sarhoşluğunda eylülün dağıt hüznünü Yollara düş, kır çiçeklerini topla baharda… Eylülde kuşat acıların cümlesini Yarasına tuz bas geçmişin Kasvetli rüzgârlarla gel Eylülde gel mutlaka Ertelemeden düşlerini... |