Tutsak Soruların Çığlığı...
Bu bir anlatı değil
Varlığında ışkın veren bütünsel kendiliğin Ve sonsuzluğunda us’umun Sahici hislerle çevrili sınırsızlığa yakarısıdır Yasak bir evrende benden uzak Hazırlıksız karartılmış kesişme vaktinde Çukurunu terk etmiş çakıl taşları gibi garip İki figür nasıl susarsa eksilirken Darmadağınım işte… Hani bulutlar yer değiştirir ya birden Ya da kumsalda yanan gün batımları sönerken Dalgalar vurur ya kıyılara Bir karanlık içinde depreşir ya sızı Örselenir ya beden Ben de öyleyim Öyleyim işte... Oysa birbirini tamamlardı adlarımız İlmek ilmek çoğalırdık hiç usanmadan En hırçın gecelerde sakince tutuşurdu ellerimiz.. Hangi uzaklar alır getirir bana gülüşlerini Hangi esinlerden çalarım nefesini Neden yaralandı tüm hareli renklerimiz Neden üşür bu temmuz sıcağında gözbebeklerimiz? Kim çaldı imgelerimizi Kim susturdu şiirlerimizi? Hangi yerdesin? Neden gittin? Kimlerlesin? Oysa sende yaşar sende gönence dururdum Al beni demedim mi sana? Sana uzanıyor ellerim Uzansana Bir öfke ki hiçbir çığlık böyle yakıcı değil Duysana sesimi,duysana… Necdet ARSLAN |
Ya da kumsalda yanan gün batımları sönerken
Dalgalar vurur ya kıyılara
Bir karanlık içinde depreşir ya sızı
Örselenir ya beden
Ben de öyleyim
Öyleyim işte...
Hangi uzaklar alır getirir bana gülüşlerini
Hangi esinlerden çalarım nefesini
Neden yaralandı tüm hareli renklerimiz
Neden üşür bu temmuz sıcağında gözbebeklerimiz?
Kim çaldı imgelerimizi
Kim susturdu şiirlerimizi?
*susmak aıtıyor bazen .ama yara almışsa sevda ve kan kaybediyorsa umutlar susmalı..
tebrikler Necdet hocam sie has sizin tarzını yine . kutlarım