ÇANAKKALEDEN BİR BEYİT; HAVRANLI KOCA SEYİTŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Ozan Bodur
Çanakkale’de kaç şehit verdik? Çanakkale’nin en çok sorulan sorusu: ’Biz gelibolu’da 253.000 şehit mi verdik?’ Çanakkale Savaşlarının en çok tartışılan konularından birindeyiz… Osmanlı Devleti’nin Çanakkale de ki şehit sayısı neydi? Biz gerçekten Gelibolu da ki savaşlarda 253.000 şehit mi vermiştik? Maalesef bu konuda Çanakkale’nin diğer meseleleri gibi popülist tavırlara ve asparagas haberlere kurban giden bir meselesidir.Kulaktan duyma bilgilerle,derinlemesine araştırma yapmadan kalemi eline alan araştırmacıların(!)verdiği yalan yanlış rakamlar ve şehit sayısını fazla göstermek ile Çanakkale Destanının büyüklüğü arasında doğru orantı kurmayı başaran garabet harikası insanlar maalesef böyle bir kanının oluşmasına sebep oldu.Halbuki sanki şehit sayısı 1 milyon olunca Çanakkale daha büyük bir destan mı olacak?Çanakkale’yi büyük,unutulmaz ve bir destan yapan kimliği mücadelesi ve birlik ruhudur,rakamları değildir… Maalesef diyorum Çünkü Osmanlı Devleti’nin Çanakkale de vermiş olduğu şehit sayısını kesin olarak bilmek asla mümkün değildir,bunun yanında tahmini rakamlarla bile eğer art niyetiniz yoksa kesinlikle Çanakkale de ki şehit sayısını 253.000 olarak gösteremezsiziniz... Çanakkale’ye vatan müdafaasına gelen bazı askerlerin kayıtları İstanbul da ki Savaş Bakanlığı tarafından kayda alınmıştı ancak savaşın başlamasından bir süre sonra askerlik yaşına gelmemiş gençler ve gönüller cepheye ulaşmaya başlamıştı.Gerçi 1916 yılında ki şehit sayılarının halkın paniğinden korkulduğu için az gösterildiği bilinmektedir ama ortalama tahminlerle bile rakamlar kastedilen boyutta değildir… İsterseniz konuya daha net bir bakış açısı için Çanakkale de görev yapan askerlerin,resmi verilerin,konu hakkında kitap yazan araştırmacıların rakamlarına bir göz atalım; Osmanlı tarihi uzmanı İsmail Hakkı Danişmend: Genel Zayiat:________ 186.869 Şehit:______________ 55.127 Yaralı:______________ 100.117 Kayıp:______________ 10.067 Hastalıktan dolayı ölüm: 21.493 Tarihçi Şevket Süreyya Aydemir: Genel Zayiat:________ 251.359 Şehit:______________ 55.177 Yaralı:______________ 100.177 Kayıp:______________ 10.067 Geriye Sevk:________64.440 Hastalıktan dolayı ölüm: 21.493 Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi Toplam Kayıplar Arasında: 190.000 - 350.000 Harp Dairesi Kayıtları Genel Zayiat:________ 251.447 Şehit:______________ 25.127 Yaralı:______________ 130.306 Esir ve Kayıp:_______ 10.867 Harp Dışı:___________ 64.449 Hastalıktan dolayı ölüm: 21.498 Alman Kaynaklarına Göre Osmanlı Kayıpları Çanakkale Savaşlarında bulunan Alman Subay Kannengiesser: Savaşa Katılan: 849.000 Şehit-Yaralı-Kayıp: 165.371 Hastalıktan Ölen: 85.938 C. Mülhman: Savaşa Katılanlar: 220.000 Ölümler: 55.000 Avusturya-Macaristan İmparatorluğu elçisi Pomiankowski: Savaşa Katılan: 250.000 Şehit: 55.000 Yaralı: 100.000 Kayıp: 10.000 Hasta: 64.000 5. Ordu Komutanı General Limon Von sanders: Şehit: 66.000 Yaralı: 44.000 Esir-Savaş Dışı-Hastalıktan Ölen: 110.000 Toplam Kayıp: 218.000 Sizin de gördüğünüz gibi rakamlar net değil hatta bazen birbiriyle çelişki içinde olanlar bile var ancak gerçekçi bir biçimde önümüze rakamlar sunan bir kaynak daha var bu kaynak Genel Kurmay Başkanlığı Askeri Tarih Stratejik Etütler Daire Başkanlığı verileridir. Bakınız o tablo ne diyor: Şehit: 55.127 Hastanede Şehit Düşen: 21.498 Toplam Şehit: 76.625 Yaralı: 100.177 Kayıp: 10.067 Hava Değişimi: 64.440 Toplam Zayiat: 251.309 Sonuç Evet… Rakamlar böyle diyor… Demek ki nereden bakarsanız bakın Çanakkale ki şehit sayısı 253.000 değildir ancak Çanakkale de ki zayiat sayısı 253.000’e yakındır, zaten bunu bilen art niyetliler bu rakamı şişirerek bu noktaya kadar getirmişlerdir… Çanakkale talihsiz bir destan işte… Askerlerimiz talihsiz… Sadece düşmanları değil şartlarla da ile savaştılar, kazandılar ve unutuldular, Seyit Onbaşı’nın yokluk ve acılar içinde nasıl vefat ettiği malumunuzdur,kahramanlarımızın unutulması İstiklal Savaşı sürecinden sonrada devam etmişti;öve öve bitiremediğimiz Kara Fatma’nın bile Rus Kilisesi’ne muhtaç bir halde vefat ettiğini pek işimize gelmediği için duymak istemeyiz!… Gazilerimize bile sahip çıkmadık… Yıllar boyu önce Osmanlı’nın askerleri olduğu için yüzlerine bile bakılmadığı ortadadır.Yıllar sonra ise; bazı tarih bezirganları tarafından,yıpranmış hafızları ve yıllar boyu unutulmalarının verdiği acı ve kahır ile yaptıkları açıklamalar abartılarak hatta değiştirilerek bizlere güya doğru tarih olarak sunulmuştur… Komutanları da talihsiz, bazıları köşeye çekildiler, sustular ve unutuldular…Hatta Mustafa Kemal’i bile savaş yerine geç gelmekle,askeri bilerek kırdırmakla itham edenler olmuştu ve maalesef oluyor…Hem de koca koca profesörler…Bu konuda ki tüm iddialar ve gerçekler ‘Çanakkale de Mustafa Kemal’i doğru anlamak’ adlı makale de ele alınacaktır! - www.duryolcu.com dan takip edebilirsiniz’. Şehitleri talihsiz… 1990’lı yıllara değin doğru dürüst hatıralarına yakışır bir şehitlik bile yapamamıştık… Gerçi 1960’larda bir abidelerini yaptık yapmasına ama Çanakkale Ruhundan bihaber olan bahtsızlar bu anlamlı anıtın yapımında bile yolsuzluk yapmışlardı…1960’larda bir partiye mensup gençlerin Kadeş Vapuruna doldurularak,güya onları anmaya gittiklerinde çıkardıkları rezalet ise kim bilir ne kadar yaralamış,üzmüştür onları,istif istif rakılar,biralar,plaklar,kasetler,dans,müzik,bin bir rezillik,bu gezide bekaretini bile kaybeden daha çocuk yaşta ki kızlar ve bu vapurun direklerine asılan iç çamaşırları…Bu acı olaydan 40 yıl geçmiş,koca kırk yıl ,değişen ne? Hiçbir şey dün sazlı-sözlü şehitlik turu bugün tarihi topların tabyaların dibinde insan dışkıları, bira şişeleri, piknik artıkları… Niye talihsiz dediğimi anlıyor musunuz şimdi? Savaşın kendisi talihsiz;adam gibi oturup,bu savaş neden başımıza geldi,neden bu duruma düştük,dostumuz,düşmanımız kimmiş,askerlerimiz nelere karşı koymuşlar,gerçekten savaşın şartları neymiş,kısacası bu savaşın gerçekleri neymiş diye düşüneceğimiz yere oturduğumuz yerden yalan,hikaye ve hurafe türetiyoruz,hurafe deyince insanlar şaşırıyor burada işin manevi boyutunu kastetmiyorum Çanakkale baştan aya maneviyattır,ruhtur ama yalan ambalajla bu işin tüccarlığını yapmakta bu zaferin büyüklüğü kadar alçaklıktır! Zaten bu gerçekleri,imkansızlıklar içinde ki imkanları görmemiz için,gözümüzün önüne kendimizin ördüğü sis ve yalan perdesini kaldırmamız gerekiyor. Çünkü Çanakkale, sadece bir savaştan ibaret değildir, içinde, bugün bile bir çok sosyal ve siyasi hastalıklarımıza merhemler barındıran tarihi bir eczanedir, yeter ki takıntılarımızı ve korkularımızı bir kenara bırakarak Gerçek Çanakkale’yi görebilelim… Biz ne yapıyoruz? Çanakkale üstüne turlar,geziler,kitaplar,CD’ler bir sürü faaliyet var ama gerçek Çanakkale yok, maalesef bu muazzam savaşı bile rant haline getirenler oldu! Her siyasi kolun ve düşüncenin kendine göre bir Çanakkale’si var artık! El insaf! Elinizi çekin önümüzü açın,’’izm’’leriniz sizin olsun! Milleti,tarihi ile bari baş başa bırakın… Metfun ve mecbur olduğu tarihiyle… Gerçek Tarihiyle….O alması gereken her mesajı kafasını bulandırmazsanız zaten alacaktır… Alıntı: www.duryolcu.com/default.asp?m_id=6&c_id=642&title=%C3%87anakkale’de%20ka%C3%A7%20%C5%9Fehit%20verdik? Ben bu yurdun evlâdı; Havranlı Koca Seyit. Göğsü inanca çarpan, azmin geçilmez eri! Çanakkale’ye düştü her ocaktan bir beyit, Tarihe destan oldu, bizler naçiz neferi. Duydum ki cümle düşman yurdumu alacakmış! Neslimin gırtlağını boğazdan sıkacakmış! Hatta sıkmak yetmez bir çırpıda kesecekmiş! Bilmez ki hesap yanlış! Sefer; ecel seferi! Yardakçısı, yaveri, tayfasını toplayıp; Nerden vuracağını inceden hesaplayıp, Bürünmüş zırhlarına, heyûlâya bulayıp Bürüdü ufkumuzu, uygar dünyanın kiri! Kir dediysem, ateşten! Yüzümüzü yalayan; Gökleri çalkalayıp, kıyametler koparan! Oysa bizdik savında, ülküsüyle doğrulan Ölüm kol geziyordu, nefesinde mahşeri! Soy ağacı şan dolu, her birimiz bir civan, Durduk zulmün önüne; namlumuzda özgüven, Sözde beni dövecek; kırık dişli kör düven! Ezilmeyen inancın, dürülür mü defteri! Her yerde yüzen kale, alev kusan çelik dev! Devleri düşürmekse; bize en büyük ödev, Bu yolda ölüm de var, şehidime kutlu ev, Kalan; korda yürüyüp, ateşlemeli fecri! Hesabım ölmek değil! Yenilmek ruhuma ar; İstilâya yol vermek, kaygısı kalbime dar, Bu ne soysuz kuşatma! Mermi der ki; “çare var, Sür! Beni namluya sür! Kırayım şu zinciri!” “Esaretten zor değil, sırtlamak bir mermiyi” Deyip; doldurdum topu, gözüm görmez kimseyi, İmânın tabyasından, vurdum o dev gemiyi, Mutlak zafer düşünün, suya düştü miğferi! Baktılar olmayacak, dayandılar karadan, Çiğneyip geçecekmiş sülâlemi sıradan! Ben ki sığmam kabıma, hışmım keskin boradan! O ruhsuz canavarın, keser mi hiç neşteri! Nefsini hırs bürümüş, sürü sürü yabani, Geldiler bu meydana, gör ki nasıl medeni! Mertlikte eli kanlı; insanlıkta hayvani, Hakk’a gönül vermeyen, ne bilsin ki beşeri! Gelsinler! Hele bir yol, yamacıma gelsinler! Mustafa Kemalimi, Mehmedini görsünler! Belâya çatmak neymiş, muradına ersinler! Kazdığı toprak yutar, mezar olur siperi! Cengimiz çok şenlikli, şaşakaldı ecnebi! Bu bir ölüm oyunu, biz başrolün talibi! Siperden siperlere, düğüne gider gibi! Birim şehit düşerken, fırlıyordu diğeri. Ölüm kalım harbinde, gör Türk’ün nüansını Gör kınalı kuzunun, ecelle son dansını! Meçhûle hallaç attık ulusun kör şansını, Yelime selâm durdu, özgürlüğün seheri. Bu savaşta nâmerde; mertçe verip yanıtı, Diktik tarih böğrüne, Çanakkale Anıtı. Bu eller Türk Elidir! Dost düşmana kanıtı; Yatar kara bağrında, ölümsüz muzafferi! Sözün özü; Ey Türkoğlu Türk! Yıl; bin dokuz yüz on beş, unutma o dönemi, Ve sen sen ol yaşatma, Al Bayrağa matemi! Zulme dâim siper al, cismin nedir önemi! Sen ki dünyaya bedel; soyun, soylu askeri. Soyun artık gafletten, giy üstüne zaferi. 07.12.2007 13:31 24.01.2008 15:05 Salih ERDEM / AYDIN |