Şiirimizin Serüveni Veya Edep ve Edebiyata Dair Bir Nutuk
1
seymenler tek tek indiklerinde şehre ne caddelere sığdılar,ne parklara; güz yelleri ağaçtan dökülen gazelleri nasıl savurup doldurursa arklara öyle doluştular düğün evine
ozalit çıkışlı sığırcıklar darende’ye dut yemeye gitmişler omuzları heybeli bulvar ozanları varoşlardan uraylara yetmişler kesişen tek nokta ulûfe devşirmek toplu taşımalarda harrangürra uray başkanlarına biat etmek kırk yıl aynı yolları tep kırk yıl aynı peksimeti gevele dur nerden bakarsan bak noksanlı umur nasibin bir avuç kuru eşelek oysa cinayetlerin en korkuncu şiir ırmağının yolunu kesmek.
aksakal akın eyitti:
-bir varmış bir yokmuş /konuya ısınmak için bütün masallar böyle başlar ya/ bizim masalımızda da aynı teraneyle ötmeye başlamış dağarcığındakileri dökünen şair, kimliğini sayıklayan bir kuş başlamış ya topla ve böl çarp ve çıkar sonuç aynı sonuçtu önü de arkası da tabuttaki meyitti.
2
kaçan tavşan dönüp geriye baktı zaman takvîmlerden su gibi aktı hangi yöne aksa şiir ırmağı ışıltılı nice izler bıraktı. halk,divan,tekke kutsal bir üçlüdür; başından tanzimat’a kadar düz bir yol izler: ahenk var,ahlâk var,güzellik var tanzimat’la bulanır göletler birkaç damla düşünce bir daha da durulmaz…
aksakal akın eyitti: şiirimizin cumhuriyeti hiç olmadı cübbesinin altından bize gözlerini belertmesin kör kadı… sokak başlarına darağaçları kuran serbest rey deyip reyleri sandıklardan uçuran hak tanımayan ve halkı dışlayan cumhuriyet kâmil cumhuriyet değildir cumhuriyet cumhuriyet olmayınca edep de kavladı üdebâ da ılgınlar çiçeklendi ılgım görünce, bir daha ayağa kalkamadı yere düşünce bir kapıkulu yetişti şair ve ortada kaldı şiir üreten put üretti oynayan köçekçe oynadı marazlandı ütopya…
aksakal akın eyitti:
-bir uçurumun kenarında duran insana “uç! uç! ” deyip arkasından iter gibi “batı..batı” deyip çıkmaz bir sokağa girdik tercüme şiirler arasında iguanalar gibi esridik gördük ki yön gösteren bütün işâretler daha buyurgan,daha çok erotik
3
egemenlik sık sık eldeğiştirdi evleri titretti süngülerin pırıltıları ama hiç uğramadı halkın ve gerçek şairlerin semtine.
çölleşti şiir toprağımız pazarına git ki işler kesat elyafları çürük kelimelerin çipil gözlerine oturmuş fesat haksız veya haklı kimi diyor ki şiirin yeni doğuyor yağmur sonrası güneşi kim diyor ki şiir bitti…
aksakal akın eyitti:
kula kul olan şairler görülmüştür aç kalmamış,açıkta kalmamıştır her çağda devreye sokulmuştur iletken birileri putuna ulaşmıştır övgüleri it,karnının doyduğu kapıda yaşar kurtsa dağda. Bir şair her zaman özgür olmalı Kuşlarca,bulutlarca,rüzgârlarca Kurt olmalı,pençelerini taşlara geçirmeli Özgürce ölmeyi yeğlemeli Boynu toklu yaşamaktansa.
Hedonist şairler vardır /hâşâ şiirden/ Şehvetle sarılırlar kaleme Şiirimizin Serüveni Veya Edep ve Edebiyata Dair Bir Nutuk 4
aksakal akın eyitti:
şair var,tatmamış aşkı,erinci eksisini eksen yapmış bir çerçi, her kapıya götürür ürününü şair var her kelimesi mercan ve inci enginlere açılmaktan derine dalmaktan korkmaz bazen muallimdir,bazen sipahi sürünmez karından bacaklılar gibi şair ki güneşi etik olmalı şiiri dillere katık olmalı.
keseri,kendi usta ellerinden yemeli şair, içine-dışına sürekli kanamalı gücünü,sabrını kendine sınamalı önce ilham perisini sarhoş etmeli şiir zamanı ve mekânı aşıp yarınlara uzanmalı.
sevdadır,bir beyaz ırmaktır şiir; hak yolu gösteren parmaktır şiir, kim ki şarap diye alır kafaya çıplaktır o şiir,arsızdır,teşhircidir kelâm kirletene yasaktır şiir…
aksakal akın eyitti:
-kimi cariye oldu satıldı, kimi kulakları küpeli köle, kimi olmazlara sevdalanıp düştü çöle her zaman yolunu buldu ucuzluk pazarındaki şair çeliğine su vermedi hiçbir çile civa gibi kayıp durdu mekânsız şiir dün başta taç idi bugün ayağa düştü rüzgârın ateşiyle pişen aş iken şiir bugün güneş dolabında buza dönüştü kırıldı zümrüdüanka yumurtası un-ufak oldu da toza dönüştü her zerresi başka bir dağa düştü…
5
şair şovmen, şiir şova dönüştü kimyası bozuldu aşkın, sanatın bu yol taşlı, taşlar bıçaktan keskin tırnağı uzar mı nalsız bir atın? sürgit böyle kalmaz, elbet bir eylem başlar müjde, toprağın rahmine düşen tohuma duyursun müjdemi müjdeci kuşlar toprağa, ay’a, güneş’e sulara, balıklara, kardaki izlere yer kabuğunun derinliklerinde uyuklayan magmalara ve gökyüzündeki nebülözlere değişim bekleyen buzullardan bütün yaylalara ve denizlere içime şiirin cemresi düştü…
aksakal akın eyitti:
- hoş değildir yatağından kaçan ırmak pişman olsa neye yarar tetiğe basmışsa parmak dil bazen zehirdir bazense tiryak bazen de delip geçen zehirli bir mızrak daha çok bengi-su şair ki, sorumludur her zaman dilinden caizdir şaire putları kırmak ay, ninnilerle yatırır güneş, çiçeklerle uyandırır şairi taçlandırarak ve evrene yayılır şiir güllerinin kokusu…
şiir, gerçek cumhuriyetini arıyor, kıvılcımlar saçıyor yürekteki ateş, sözcüklerdeki direnç, gündoğusu yavaş yavaş ağarıyor…
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiirimizin Serüveni Veya Edep ve Edebiyata Dair Bir Nutuk şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Şiirimizin Serüveni Veya Edep ve Edebiyata Dair Bir Nutuk şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.