ADEMOĞLU
Ademoğlu içinde bir adam vardı.
Kalbinde çığlıklar saçarken dünyaya. Gözyaşı inceden inceye akardı. Ayaküstü dalarken ince rüyaya. Üstünde bir örtü vardı: ince, narin. Derdi umrunda değildi kimselerin. Dili damakta dökülen incilerin, Sırları saçılırdı sonsuz deryaya. Uzağa bakardı yakın olsun diye. Çırpınırdı ağlayanlar gülsün diye. Bekler dururdu gidenler gelsin diye. Giden çok, geri dönen yoktu sılaya. Gönül gözü açık, gözleri yorgundu. Gördüklerinden dolayı tedirgindi. Aslında derdi tasası belirgindi: Gönlünü çizmek istiyordu aynaya. Dünyanın yükü onun omuzlarındaydı. Kimsesizlerin dertleri umrundaydı. Niyaz için Rabbinin huzurundaydı. "Ya İlahi!" deyip başladı duaya: Derdi kalmasın kimsenin, al hepsini. Aç gönülleri, rahatlat nefesini. Dua say kulunun inleyen sesini. Kabul et, koyma hiç birini cezaya. Yetimin hakkını koyma zalim elde. Mazlumun ahını koyma aşksız dilde. Kavlimiz vardı sana karşı ezelde. İhanet etmedik biz Galû Belâ’ya. Nefsimizi, ruhumuzu bilen sensin. Derdimizi, arzumuzu bilen sensin. Tadımızı, tuzumuzu bilen sensin. Düşürme bizi senden gayrı sevdaya. "Amin!" dedi, sürdü elini yüzüne. Âhlar çekerek döndü tekrar özüne. Bir ışık hüzmesi düştü kar yüzüne. Ve gönlü yükseldi o nurla semaya... Ahmet YAMAN |
saygılar ...