İntiharNe idi yaşamak yaşamak mı? Dedim üstüme düştüler üstüne eğildim. ......... Huzur; yeniden doğum gibi rüyalarımın eşi gönlümün bitmeyen hasret ateşi elimle tutarım da güneşi yine de külleri benim olur. Ölüm yanağıma asılı, bakarım geçmiş mazime. Ne kadar mutlu ve umutluydum hâlbuki elimde tuttuğumu sandığım güne. Meğer ne kadar zormuş doğduğumda bellemek ölüm bu, / doğumla başladı demek. Toprak; kınasıyla sevdalım doğum sancıları başladı dolacak sandım, kucağım elim ekmeğe değdi .. derken ve, gülümsemeye çalışırken bir el... Tebessümü çekti yüzümden dediler /dur/! ................daha inmedi kargalar kara toprağa nasıl buyurursa kutsal ağa öyle kabullenmek gerek. Özüme döndüğümde bile çırılçıplak bedenimle kanunlarıyla tepemde beklemede bir melek. Kork: ne kadar durursan dur şemsiyenin altında güneşe bir gün başını çıkartırsın. Alnına biriken yanık terlerle yağmuru ıslatırsın. Bırak /çaksın/ yüzündeki çizgiler azap çekiyor /öfkesi/ doğru. Biraz /tutun/ şu acıları nereye çıkacak bu yolun sunu. Hangi kitap barındırır ki bağrında yanık kelimelerle dolu okunmamış bir mektubu. Hangi adalet paklar ki horlanmış binlerce onuru. Anca mezar kucaklar kucaklar acıklı sonu. Hırs sonra; sinersin. Bakarsın ufuklara dişlerini geçirmişsindir çoktan yapışkan dudaklara ve kanını emersin. Geçirdiğin onca yıla, (usul usul iner karanlıklar.) Kahrından kudururken, avurdunu şişirerek küfredersin. Gözünü kapatırsın umutsuzca bir direnişle başını yumruklarsın. Sonra /ona bir mızrak verin / bana bir çanak. Çünkü! Çilem çok dolduracak. Tabiat: toparlan artık kalınası yerler işgal edildi. Bir çöl, bir çorak toprak bahçıvanlar bağlara asi. Bağcılar dayağı yedi bağlarından kovularak. Gidelim nereye? Göçmen kuşlarda öldü belki de kalmadı kalınacak yerleri. Kirletti insan müsvetteleri. Beklide üç beş kişi, tüm dünyanın sahibi. Nasılda ulu /mezarlık servileri./ dedi; ya vahşeti bitirin çekilin ya da yüzüstü eğilin nemruttan duman yine böyle doğmuştu zaman kara karınlardan vahşet! .. İnsan eseri. para için indirilirken etekleri yuhalanası şehvet nöbetleriydi aşk. Yine /emeği için öldürülürdü işçiler/ yine yığınlar aç. Yine yığın yığın eğildiler, yine öpülecekti eleri, yine Kâbe’ydi cepleri, yine /ölümdü/ ilaç. /vahşi bir el sıyırdı belinden silahı öldürdü hak denilen ilahı nasılda durur alnının çatında kara lekeleri/ aah! Ne biçim bir mizaç Sonra esir kalır sabah kokan huzur. Ayaz yıllara üfler toprak kokan, zaman savuran sur. Şimdi dimdik durun ve direnin. Ya da, bir daha, doya doya intihar edin. |