M a i
Hiç bu kadar üşümemişti deniz
Vurmamıştı kıyılarına yosun yeşili Hiç bu kadar sarılmamıştı gövdesine dalga Okşamamıştı heybesini Tenindeki tuz eksilmemişti böyle Karışmamıştı nehirler bedenine Hiç çatlamamıştı duvarları ortadan ikiye Kurumamıştı çukurları gözler önümde Dudaklarındaki kum kahvesi , nefesindeki iyot kokusu zorlar gerçekleri Lacivert sabahlar doğarken mehtâbın gölgesi ardında Yeniden düğümlenir yeniden kopan halkaları teyellenir mavi’ye Üzerinde titreyen güneşe inat hızını kesmeyen poyraz Saymaz adımlarını Gözlerine takılan beyaz duruşları hazırlar geceye İhtişam bakışların derinlerinde Şimdi medcezirler kırık dökük Ve üzerinde gezinen martıların gagasından toplanmaya çalışılır hayat Ben ; mavinin göğüne hediye ettiği bir inci gibi saklıyorum ismini Sırrı mı tutarsın değil mi? m a i . . . 14/12/2010 |
Üşütüyor.
Damak tadında