Susuyorum..Yaşam denen bu kirli oyunda Bütün kurallara kuralsızlıkla direnerek Zifiri karanlıklarda kurduğumuz utangaç düşlerden Gökkuşakları yaratabilme adına Bildiğimiz tüm hileleri sunuyorduk Bilmem kaç asır önce boynumuza asılan yasaklara.. En amansız kurallarda Kuralsızlık oyununu oynamaya çalışsakta Gel gör ki Tüm şarkılardan hüzün Bütün şiirlerden ayrılık biriktiren Yüreğime kazınmış Ağırlaştırılmış müebbet yasağımsın benim.. Herşey ertelenecek belki Yitik olacaktır bu yasakta Ama O hasta ve aptal gecelerde Sımsıkı sarıldığım kokun Göğsümü parçalayarak içime çektiğim nefesin Kirpiğimin koruduğu gözlerin Yüzümü saklayan avuçların Senin için aktığını bilsende Gözyaşlarımı kurşunlayan sesin tek gerçeğim olacak.. Keşke hayat bu kadar kibirli olmasaydı Onu yaşamaya değecek kadar sevdirseydi kendini Bir çok şey vermişti belki Ama ikimize verdiği neydi Aşk mı ayrılık mı Cevabı olmayan Ve hep eksik bir yerleri kalan Binlerce soruya damga vururcasına konulmuş En savunmasız noktamsın sen.. Karamsarlığımdan usanan Ve gözlerinin içinde hep gizli bir merakla Yüzüme bakmayı ve bakışlarıyla yüzümde En onulmaz yaralar açmayı amaçlayan Bu kalabalıklarda Nereye saklayacağımı bilemiyorum bazen seni.. Korkuyorum.! Küçücük bir çocuğun Karanlık bir sokakta tek başına kaldığında Yüreğini titreten korkuyu yaşıyorum Karanlığı görmemek için sımısıkı yumduğu Ürkek gözlerinden akan yaşlarda üşüyorum.. Seni Seni kaybetmenin hastalıklı korkularını, Acımasız kalabalıkların yüzümde açtığı yaraları Hayatın bana,sana,hepimize oynadığı kirli oyunları Ve umutsuz Ve yorgun Ve ürkek adımlarımın ardında kalan her bir parçamı Asırlardır tek sığındığım o sancılı yalnızlığımda saklıyorum.. Bembeyaz tuttuğum kanatlarımı dahi Kurtaramadığım hayattan Davacı olmamı sorguluyorsun bazen.. Her şeye rağmen ’’yaşayacak yer var’’ iddialarında Gönüllü sanık durumunda buluyorum kendimi Susuyorum Asırlık susmalarıma yenileri ekleniyor Sırf cevabını veremeyeceğin sorular sorup Seni çaresiz bırakmama adına Susuyorum Yeryüzünün adaletsizliğinden Yıldızların bile gökyüzünü ağırlaştırdığı Akrebin yelkovana küstüğü o saatlerde Bakışlarımı saplayıp göğe Susuyorum.. Sonsuz bir ertelenmişliğe Hüküm giymiş bu sevdanın kapısında Utana sıkıla yüzüm dökülürken yere Susuyorum Tarifsiz yaşanan zulümlerde Cesaretimi gözlerimle çarparken Zalimlerin suratına Dudak kıvrımındaki bir anlık tebessümüne Tutsak ettiğim sevdamın imkansızlığına bakıp Yüreksizliğimden utanıp Susuyorum.! Ve bil istiyorum; Yokluğuna asırlarca sığınırım ben Yanındaki hiçliğime aldırmadan O hiçliğimin bahtına düşmüşüm Zavallı etme beni.! |