ŞU GÖRDÜĞÜN
“ŞU GÖRDÜĞÜN”
Bırak giden gitsin sen kal benimle Şu gördüğün duygusallığımdır işte. Ağlayamıyorum affet, dayanamıyorum bir bilsen Şu gördüğün en korkunç halimdir benim Ellerine dokunamamak, hissedememek seni On dörtlü ile on dört kez vurulmuş halim bu benim Şu gördüğün teneşir kokulu sevdamdır benim Ve toprak rengindeki bedenimin simsiyah kalmışlığıdır Çaresizliğimdir sana en uzak limanlarda Şu gördüğün tiner kokuşumdur ayyaş sokaklarda En parlak yıldızların pusulasındayım artık Tahmini bir yolculuk kayıp şehirlerin uykusunda İkide bir dönüp ardına bakan gözlerin sağanağıdır Şu gördüğün en ıslanmış halimdir benim Yalnızlığımı çırılçıplak başucuma koyduğumda Hüzün erkânınca en kalabalık uykusuzluğumdur Umutlarından sıyrılmış hayal kırıklığım bu benim Şu gördüğün tabuta en yakışır halimdir benim Sıkıca tutunmuşum dostların ellerinden usulca Ellerim birden boşaldı seni sorunca bir dosta Bu benim isyana en yakın durduğum zamandır Şu gördüğün şafak kadar karanlık bir andır Şu gördüğün seni en çok seven yanımdır Şu gördüğüm kurban kadar bağışlı halimdir Şu gördüğün, hiç bilmediğin bende ki ölümdür. Şu gördüğün hiç göremediğin sevdamdır. “Yangın kadar soğuk, buz kadar sıcaktı ellerin, Temmuz da donan, şubatta yanan, şu kalbime” HARUN İNAN 20 11 2010 |