Afakı Bekler Dem Döken Gözlerim
Nar-ı aşka düştü bu yürek
Kor kor yanıyor Cehennem mi sevmek Bu gam bu keder Yangınımı körükler Ateş-i aşk yakar alev alev Hicranımı firkate ekler Bu gönül az mı yandı Bu cefa nedir Hala içimde yanan bu kor nedir Divane oldu nadan olan hallerim Afakı bekler dem döken gözlerim Ferruh ahvalimi eyleme naçar Hani cana perverdeydin Nerede himmetin Vuslatı bahşet göster şefkatin Yangınlarım asûde maksudun diler Cennet bakışlarınla nurunu dök avuçlarıma Ayine olsun ruhum ruhuna Ez-cümle cennetim sen Ben böyle yanarken cehennemim yine sen. Melek… Nar-ı: Yakıcı, azab verici her şey. Hicran: Uzaklaşma. Ayrılık. Ayrılıktan gelen keder, sızı, acı Firkat: İftirak. Dostlardan ve sâir sevdiği şeylerden ayrılış Divane: Deli. Aklı başında olmayan Na-dan: Cahil, bilmez, Afak: Ufuklar. Yerle göğün birleştiği gibi görünen uzak dâire Dem: Göz yaşı. Sürurdan veya keder sebebiyle ağlama neticesi gelen göz yaşı. Ferruh: Mübarek, kutlu, uğurlu Ahval: Haller. Vaziyetler. Oluşlar Na-çar: Çaresiz, Perver: "Besleyen, yetiştiren, velinimet, koruyan" mânâsında birleşik kelimeler yapılır. Himmet: Lütuf, yardım Asûde: Rahat, huzur içinde. Dinç. Müsterih. Sakin Maksut: İstenilen şey. İstek. Arzu. Gaye. Ayine: Ayna. Ez-cümle: Bu cümleden, meselâ, bunun gibi. |