Sevgiliye Mektup...
Bilmiyorum,
gerçekten bilmiyorum, neden hep burada duruyorum bir adım ileri gitmeyi beceremiyorum bilmiyorum. Aslında insanda akıl denen birşey var duygumu desem yada kuşkumu, şimdi anlamını çözemesemde insanda akıl denen bişey var. İnsan kendine neyin uyduğunu anlamak isterken kendine sormak için ne vakit bulabiliyor nede bir neden sanki onu bekleyen rüzgarın önünde savrulan bir kuru yaprakla arkadaşlık eden bir küçük hayalin tutu vermesi gibi ellerinden. Anlatmayı deniyorum duymanı sadece diliyorum. Günler ve geceler hep gecip gidiyor, zaman ici görünmeyen bir kara delik gibi yuttuğunu bir daha geri göndermiyor; şimdi seni düşünürken kalbim o kara delğin önünde umutsuzca cırpınan bir serçe, kala kaldı olduğu yerde. Gözlerinde o derin ve sessiz güzellik vardı, izi yüreğimde kaldı. Seni düşünmekten vazgeçmek istediğim çok oldu, yüreğimi aklıma şikayet edip durdum, ama yüreğimi dinlemeyen aklımın işe yaramadığınıda biliyordum; seni düşünmekten vazgeçmenin tesellisi yoktu. Hayatın bir anlamı var ama asla bu sadece bana ait değil. Yorgun bulutları üst üste koyup hayatı başlatan yüce yaradan banada bunları düşündürüp yaptırandır. Havanın ısınması ile oluşan rüzgar nasıl görünmeden her varlığa kendini hissettiriyorsa, seni gördüğümde bana olanda bütün vucudumu titretiyor ve gözlerinden aldığı ateşle yüreğimi yakıp eritiyor. Rüzgar estiği zaman karanlıkda gözleri görmeyen bir yaprak gibi yürreğim yalnızlıktan yalpalayan. Yolları yürürken ayaklarıma güvendim, bedenimi alıp götürenin ayaklarım olduğuna ve onların bütün yükümü sırtladığına inandım; ama yüreğim sende kaldı zaman durdu zamansız kaldım, olduğu yerde kök salan yalnız senden bir damla su bekleyen umutsuz bir ağaç oldum. Bekleyen ben değilim bütün geleceğim, ne olursun gel hayatım senin bir sen varsın içinde eridiğm. Nihat BAĞCI |